Etiketler

14 Temmuz 2016 Perşembe

PLOVDİV GEZİSİ

Geç kalınmış bir yazı olsa da sizlere Plovdiv gezimizden bahsetmek istiyorum.

Hazır Haskovo'ya kadar gitmişken bir günümüzü de başka bir şehri görmeye ayırmak düşüncesindeydim. Gitmeden önce Plovdiv gezi blogları okudum - pek fazla yazılmamış olsa da -.
Haskovodan Plovdive nerdeyse her yarım saatte bazen de her saat başında otobüs var ve yolculuk bir buçuk saat sürüyor. Biz sabah 10 otobüsüne 10 levaya bilet aldık. Otobüs her zamanki gibi yapılan ilk otobüslerden ve yollar da Türkiye'nin köy yolu gibi olduğu için koltuklarımızda sallana sallana gittik. Hava sıcak ve o yola rağmen uyusam da eşim uyuyamadı. Öncelikle bulgarca bilmiyoruz, Bulgaristan'da ingilizce konuşanların çok çok az - pekala %3 gibi bir oranda olduğunu da hesaba katarsak, oraya gidince konuşacak , yol soracak kimsemiz olmayacak demekti. Amcam bizi uğurlarken defalarca - bir sıkıntı olursa beni ararsınız - dedi. Plovdiv son durak olduğuna göre nerde inmemiz gerektiğiyle ilgili diyaloğa da girmemize gerek kalmasa da,
Yol tabelalarında artık Plovdiv , Centre vs.yazıları görmeye başladık ama hala kutu kutu gri binalardan başka birşey yoktu. Amcam otogarda indikten sonra yer altı çarşısını geçip, ordan da yolun karşısına geçip yuvarlaktan öte gideceksiniz, bla bla bla , sonraki yol tarifi aklımda kalmamıştı.
Otobüsümüz şehrin %75'ini oluşturan gri binalardan başka birşey görünmeyen yollar boyunca u dönüşleri ve git gellerden sonra otogara varınca rahatladık. Sonuçta otogar beklediğimizden daha büyüktü ve bir yere kadar gelebilmiştik.Otogarın arka tarafında tren rayları yer alıyor. Merkeze nasıl gideceğimizi düşündük. Telefonumda blog yazıları ve küçük screenshotlar var ama anlaşılmazdı.Harita almamızı tarif eden blogta bile haritalar meğerse merkezin çıkışında satıldığını sonradan anladık. Merkeze kadar gitsem yeter be.
Otogar binasının içine girdik,bekleme salonundan aşağı kata indik, küçük fıskiye havuzu ile minik minik dükkanlar. Sonra da uzun bir yol. Tekrar yukarı çıktık, eşime her yer tekinsiz göründü, çünkü çok uyarı vardı hırsızlara karşı. Yukarı çıkınca bedava internet olduğu yazısı nihayet gözüme çarptı ve oturduk detaylı haritaları screenshot aldık.Amcamın tarifini de birleştirince tekrar alt kata indik ve o uzun yolu yürüdük. Uzun yol bizim İstanbul'daki Aksaray yeraltı çarşısı gibi ama daha dar.
Mis gibi görünen baniçkalar ve türevlerini de geçince yolun sonunda iki tarafa da çıkan merdivenler vardı ki, geceleri milletin işeme yerine benziyordu. Çıktık orayı sağ taraftan  ve amcamın tarif ettiği yuvarlağı gördük, bizim tabirimizle minik bir baba. Babayı da geçtik e şimdi napıcaz? Yolun ilerisinde bir büfe var, büfede de bir babuşka duruyor. Haritayı açtım - Dobırden , kıde e Cumaya mosque? - dedim, 1 dakika kadar bir şey demeden baktı, sonra ne demek istediğimi anlayıp İvan Vazov caddesinin sonuna kadar yürümemizi işaret etti. Sonrasıyla ilgili birşeyler daha dese de anladım mı ? Hayır, o yolu söyledi ya yeterdi.
İvan vazov caddesi tam bir bulgar sokağı. O tarz binalar, yeri geldi köşelerine heykel kondurulmuş bir okul, devlet binası ve ağaçlıklı yol boyunca gittik. Sonra Ploştat da denen geniş bir meydana geldik, nasıl desem - Taksim atlı heykelin olduğu gibi geniş yapısız bir meydan.
-Dedeman otel yazdığına bakmayın, 2012 haritasında öyle ama şuan Ramada otel-ve meydandaki heykelli su havuzu bizim için ayırt edici özellik olarak hafızamızda kalmıştı. Geri dönüş yolunu bunlar sayesinde daha kolay bulacaktık. bu meydanın sol tarafında gelirken haritada da göründüğü üzere kocaman bir park var. Parkın çıkışı meğerse direk çarşıya açılıyormuş biz bilemediğimiz için dönüş yolunda keşfettik :)

Biz Ramada otelin yanındaki geniş cadde boyunca yukarı doğru yürümeyi seçtik.Yolun sonunda bir tepe vardı. Tepenin üzerinde eski tarz evler görünüyordu. Zaten ben de Plovdivin eski Osmanlı evlerinin olduğu caddesini görmek istiyordum. Orası Osmanlı evlerinin olduğu yer değildi ama olsundu. Tepeye nasıl çıkacağımız büyük bir sorundu. Hadi ben etek ve sandaletlerle o kadar pişmiyordum ama eşim uzun bir kot giymişti ve pişik olma aşamasına gelmişti - HAVA ÖLÜMÜNE SICAKTI -.Sandaletlerim yürümekten nasır olmuş tabanlarımı daha çok acıtsa da gözümü kararttım o tepeye çıkıcaz dedim.
Yukarıdaki resmin sol tarafında altında tünel olan tepenin yanına yaklaştıkça efes antik tiyatrosuna benzer yuvarlak merdivenleri farkettik. yolun sağ tarafından çıkış yoktu, sol tarafından da merdivenleri çıkınca demir parmaklıklarla geçişi engelledikleri görerek geri döndük.3.Tsar Boris bulvarına girdik, kiliseler ve güzel birkaç yapıyı da geçince ileride bizi bekleyen hiç birşey olmadığına kabullenince bu sefer Petko Petkov yoluna girdik. Çarşıya girişi bir türlü bulamıyor, 3-er 5er kişilik gruplarından nereden gelip nereye gittiğini anlamaya çalışıyorduk.Nitekim yolumuzu bulacaktık.

Yol üzerinde çok güzel kokan ıhlamur ağaçları vardı, utandığım için bir tanesini bile koparmasam da, Haskovo'daki ıhlamur ağaçlarındaki ıhlamurların bir yaşlı adam tarafından fütursuzca toplandığına şahit olmadım değil.

Ihlamurları da geçince yine güzel kiliseler;
Bu kiliseden sağa dönünde Petko Petkov yolu var, biraz gittik ama görülecek bir şey yok. Bu kiliseye geri döndük ve o tepeye çıkacak yolu aradık, bu arada kilisenin hemen karşısındaki parkta biraz dinlemeliydik.
 Derken o da ne, parkın solundan yukarı taraftan öğrenci grupları gidip geliyor. Başlarımızda birer ampul yanmadı mı ? Zaten o tepe de solumuzda  değil mi? Burdan ilerlesek illa ki o tepeye varmaz mıyız? Varamazsak da paşa paşa geri dönmezmiyiz? Parktan dümdüz yürüdük ve küçük bir meydana çıktık, eski tip restoranlar ve yukarı doğru merdivenleri olan bir park vardı.
Biz de yukarıdaki resmin sol tarafında görülen merdivenleri tırmandık. Yol boyunca bir kaç başı boş bira şişesi ve yaşlı bakımsız bir adamın yanından geçtik. Ama nasıl zorla geçtik :) Eşim - buraya kadar geldik ya ben artık birşey görmesem de üzülmem geri dönsek de olur - deyip  duruyor  :) Yukarı çıkınca yine ıssız bir mekan ama o köy evlerini bu sefer görmüş oluyoruz. 
Yolu gide gide buraya vardık. Hatta yanında güzel bir kafe de vardı, bir süre manzarayı izledik, o gün yine zincirliydi giriş yoktu, ama parmaklıklar arasında manzarayı görmemize engel olamazlardı.
-Ordan aşağı geldiğimiz yolu değil de tepenin diğer tarafına inelim, Cumaya cami haritaya göre oradaydı,
-Bence kaybolmadan geldiğimiz yoldan geri inelim
-Hayır, bu sefer diğer tarafa gitÇez .


Aşağıda doğru giderkene yine bir kilise. Kiliseden aşağı inince ressamlar sokağındayız sanki,
Galeri İndijov resim galerisi varmış, gezmek isteyenler için resim koyuyorum ama biz bilmediğimiz için gezememiştik.


Ve o yolun sonunda da Cumaya cami :)

Cumaya cami bizim tipik camilerimiz gibi değil,1300lü yıllarda yapılmış. Caminin önünde de sonunda bulduğumuz çarşı var;

Casino dönerden birer tavuk döner ve kola alıyoruz, yürüyüş yolunda görülen ağaçları çevreleyen yuvarlak betonlara oturarak yiyoruz. Çarşının tam ortasında, kalabalığı, çeşitli insanları seyrederek, günün sonunda çarşıyı ve canlılığı bulmuş olarak ve bedava internete de girerek mutlu oluyoruz. Dönercide çalışanların Türkçe bildiğini de belirteyim,etler de tavuk veya dana etinden.
Bu çarşı üzerinde Ziraat bankası ve H&M markası bile gördük. Bu şehirde yaşanır mı dedik, yaşanır. O kadar sakin ki, Ziraat bankasında çalışır, öğlenleri ve akşamları bu çarşıda bir tur atar, eve dönüşte o büyük parkta yürüyüş ve eski tipli evimize giderdik. Ama bu kadar sakinliğe şimdiki tempodan sonra alışabilirmiydik, orasını bilemem. Belki çoluk çocuğa karışıp yorulduktan sonra. Ya da çok yorgun bir anımızda :)

Caminin önünden geçerken yolun ortasında yer altı çarşısı vardı, onu özel kılan şey, İstanbul Fatih'teki gibi eski sur yapısının hala korunmuş olması. Yukarıdan izlemek bize yetti.




 Geri dönüş yolundaki parkın da resmini koyacaktım. Google maptan yanlışlıkla Danov Halm parkına tıklayınca bakın ne çıktı:

Vaktiniz varsa Danov Halm parkına da giderek bu manzarayı izleyebilirsiniz, biz çok az kaldığımız dan  detaylı kaybolamadık  Plovdiv şehrinde.

Tsar Smeonova parkının içinden geçerek otogara döndük ve sağsalim bu turu tamamladık . Sabah 11 buçuklarda başlayan yolculuğumuz öğleden sonra 2 buçuk gibi bitti.

Ve evet, Plovdiv'i gezip görmenizi tavsiye ederim :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder