Etiketler

26 Temmuz 2016 Salı

Trend Bluz

Sıcak yaz günlerinin tam ortasından herkese merhaba!

Bursa bütün gün sıcak, geçen haftalardaki gibi dışarısı hamam sıcaklığı estirmese de, sabah 7'den itibaren güneşlenilse bronzlaşılacak bir sıcaklıktan söz ediyorum burada.

Akşamları pencere perde sonuna kadar açılmadan uyunulmayan, yatağa ters yatıp pencereden esen rüzgara daha yakın olabilmek, sürekli yastığın serin tarafına baş koymak,belki örtünmemek,belki biraz üşütmek,ve sabah yine sabahın erken saatlerinde pişmek...

Mudanya halkının sabah akşam denize girdiği, suriyelisi,haşemolusu,kro grubu,aile grubu,sevdicek grubu,her çeşit insan, yol kenarındaki bedava plaja konuşlanıyor, Allah'ın nimetinden dibine kadar faydalanıyor. Deniz temiz değil, plaj kum ve çakıl karışımı,şemsiye ve şezlong yok.Bazılarımız da havuzlarda yüzüyoruz.

İşte tam da bu zamanlar için, hem de şu sıralar çok trend olan kolsuz yakasız, straplez gömlek/bluzlardan bir tane de ben dikeyim dedim. Tamam kardeşim çok ısrar ettiği için diktim.

Makinemi bu sene kullanmaya başladım, internetten birkaç video izleyerek. Hata verdiğinde kendimce çözümler bulsam da, sürekli iplik koparması ve bazen kumaşı dikmeden atlamasına bir çözüm bulamadım. Bu da benim vaktimi alıyor. 5 dakkada tıkır tıkır dikeceğim yeri,sil baştan başlamak gerek bazen. Makineyi kapatıp 10'a kadar sayıp yeniden dikmeceler,daha sık diken bir ayar seçip-atlayarak diktiği için sık dikmiyor oluşu-,ayağını sıkıntıdan yer tıklamacalar,,akşamı buluyoruz böylece.

Altta gördüğünüz kumaş ikiz teyzemin çeyizinden kalma. Son model ütülerin bile üzerine değince yapıştıracağı  türde bir karışımdan yapılmış. Belki %100 naylondan. Ama çok çabuk ütüleniyor ve yapıştırmadım.

'Ütünün kumaşı yapıştırması benim için hep mit olmuştur. Annemin ütüsünü ne güzel mis gibi kayar giderdi. Ne zamanki görümcemin ev mevlüdünde tığ işi oyalı baş örtüsünü ütülemeye kalktım ve ütüyü masanın kumaşında önce ileri geri yapmadım, o zaman tığ işi başörtüsünü yapıştırdım. Yapıştırdığımda, poşeti yakmışım da kırışmış gibi, asla düzelmeyecek bir deformasyon oluştu.' işte bu da böyle bir rezillik anım.

Ölçülere gelince ;
Bu ölçülerden hem ön hem de arka kısım için kesmeniz gerekiyor. Yani vücut kısmı için en 140cm +dikiş payı olmalı. Kollar için iki tane 50cm+dikiş payı bırakılmış ve her birinin eni 40 cm olan kumaşlar kesebilirsiniz. Bu ölçelere göre tam bele inen bir bluz oluyor, daha uzun isteyen 45cm uzunluk yapabilir. Nitekim uzun bıraktığım dikiş payları yüzünden 45cm 'den yapmış oldum ben de.


Bütün kumaşlar ayrı ayrı dikildikten sonra lastik için bırakılan tünele,kol ve göğüs üst kısmı için istediğiniz sıkılıkta keseceğiniz lastiği geçirin. Lastiğe çengelli iğne geçirin ve iğneyi tünelden kolayca geçirin. lastiğin diğer ucunun tünelin diğer tarafına içeri kaçmamasına özen gösterin.Sonrasında kolları vücut kısmına 2 cm kadar dikin.



Beklediğimden daha güzel durdu üzerimde. Armut biçimli vücudu olanlar rahatla giyebilir, zira alt kısmı daha ince gösteriyor :D

Bursa kumaşçılarda metresi 5 tl'ye güzel kumaşlar vardı, alıp kendime de dikmeliyim.

Herkese hayırlı günler dilerim..

22 Temmuz 2016 Cuma

PBAB gezi planı

Herkese merhaba!

İleriye yönelik plan yapmayı sevenler, artık plan yaparken 2 kere 4 kere zilyon kere düşünüyorsunuz değil mi? 43 gün sonra yurtdışına gidiciğiz. OHAL sebebiyle yurtdışı çıkışlarında titizlikle kontrol edileceksiniz diye mailler geldi. Aşağıdaki gibi;
OHAL sebebiyle yurtdışı çıkışlarda uygulanmaya başlayan prosedürlerde elimize ulaşan ilk bilgilendirme aşağıda dikkatinize sunulmuştur.
*Normal pasaportlu vatandaşlara pasaport kontrolü sırasında yaptıkları iş sorulmakta olup bunu kanıtlayacak bir belge istenmektedir. Yanlarında mutlaka işyeri kimliği veya işyerinden alınmış bir yazı ve sgk dökümü olması gerekmektedir.
 Emekli yada bağkura bağlı yolcuların yanına mutlaka SGK dökümünüzün olması gerekmektedir.

 Eğer kamu çalışanı iseniz yanınızda mutlaka çalıştığınız kuruma ait bir yazı ve yazıda da "yurtdışına çıkmasına mani bir durumu yoktur" ibaresinin kesinlikle yer alması gerekmektedir.
 Yeşil pasaportlu olup aktif olarak kamuda çalışan kişiler havalimanlarında önce vize ihlal bölümüne (AHL için G kontuarının arkasında bulunan) gitmeleri gerekmektedir. Burada GBT araştırması yapıldıktan sonra seyahat  edecek kişilerden bilet, pasaport ve çalıştığı kurumdan alınmış "yurtdışına çıkmasına mani bir durumu yoktur" yazısının ıslak imzali hali istenmektedir. İşyeri yazısında bu ibare yer almayanların uçuşuna izin verilmeyeceği ısrarla belirtiliyor. Tüm evraklar tam ise, uçmasına izin veriliyor.
 Yeşil pasaportlu emekliler ise; yine önce vize ihlal bölümüne gitmesi gerekmekte olup pasaport ve biletlerini ibraz etmeleri gerekmektedir. GBT araştırması sonucunda herhangibir sorun yok ise uçmalarına izin verilmektedir.
  Asker emeklilerinin GBT'si için ise ayrı bir bölüm ile iletişime geçilmekte ve yapılan araştırma sonucunda herhangibir sorun çıkmaz ise uçmalarına izin verilmektedir.


Tüm bu prosedürler vakit alan işlemler olduğundan, yolcularınıza mutlaka havaalanına uçuştan en az 4 saat önce gitmelerini hatırlatmanızı rica ederiz.
(SGK dökümlerinizi e-devlet şifresi ile SGK portalına girerek  4a Hizmet Dökümü kısmından alabilirsiniz.)
 Tamam alırız da, bu sefer de pimpirikli eşim havaalanların korkar oldu. Korkmamak elde değil? Napalım hayatımızı evimize sinerek de geçirecek değiliz ya !

Berlin-Amsterdam-Brüksel-Paris gezi planımı açıklıyorum:

1) Uçak yolculuğunda tercihimiz şimdiye kadar hep Pegasus oldu, uygun bilet fiyatları sebebiyle. Bursa'dan Sabiha Gökçen'e 30tl'ye kalkan otobüslerle gidiliyor.Otobüs toplamda gidiş dönüş:120tl

2) En ucuz gidiş bilet fiyatı İst-Paris 107tl, dönüşte de Berlin 182tl olması sebebiyle gidişi Paris'e yaparak sehayati başlatıp, dönüşü Berlin'de bitirmeyi planlıyorum. Uçuş toplamda:578tl

3) Her şehirde 2'er gece kalırsam şimdiden Booking.com'dan listeme eklediğim otellerden bazıları:
Berlin'de 388tl , Amsterdam'da 556tl , Brüksel'de 324tl , Paris'te 456tl 'ye bulduğum 2'er gece 2 kişilik fiyatlar ile konaklama toplamda:1724tl

4) Şehirler arası en ucuz otobüslerle gidiliyor şimdilik araştırdığıma göre.
Berlin-Amsterdam arası Polskibus ile iki kişi yolculuk      :195tl
Amsterdam-Brüksel arası Megabus ile iki kişi yolculuk     :    8€-26tl
Brüksel-Paris arası Ouibus ile iki kişi yolculuk                   :  15€-50tl

5) 8 günde iki kişi günlük 50€ yemek yediğimiz varsayarsam:1320tl

Müzeler ve şehir içi metro kullanımı hariç iki kişilik temel ihtiyaçlarımız için 4023 tl gerektiğini görüyorum.


Temel ihtiyaçlar arasında kısabileceğim ne var; otelleri daha ucuza ayarlayamıyorum, özel banyosu olup da şehir merkezinde yer alan en ucuz otelleri araştırdım zaten, yiyecekten kıssam desem, aç mı gezicez yani? :)

Sırada eşimi bu geziye niyetlendirmek kalıyor. Benim her ne kadar çifte vatandaş olmamdan dolayı yurtdışına çıkışlarda sıkıntım olmasa da, o her defasında vize almak ve evrak toplamaktan artık şikayetçi. İnşallah ilerde eşimin nasıl çifte vatandaş olduğuyla ilgili de bir yazı yazarım :)

Hepinize iyi günler dilerim.

21/09/2016
bu arada seneyeki Octoberfest 15.09.2017 ile 01.10.2017 arasında olacak tahminen. Festival Münihte, planı şu şekilde revize edebiliriz:
24,25 eylül Münih
26,27 eylül Amsterdam
28,29 eylül Brüksel
30eylül 1ekim Paris.
Şayet ekimin ilk pazar günü Louvre ile Rodin müzelerine giriş bedava!. Ayrıca her ayın ilk pazar günü ORsay müzesi ve Picasso müzeleri vb.de giriş ücretsiz.
Böylece hem festivali görmüş hem de dünyaca ünlü müzelerine bedava girmiş oluruz.


14 Temmuz 2016 Perşembe

PLOVDİV GEZİSİ

Geç kalınmış bir yazı olsa da sizlere Plovdiv gezimizden bahsetmek istiyorum.

Hazır Haskovo'ya kadar gitmişken bir günümüzü de başka bir şehri görmeye ayırmak düşüncesindeydim. Gitmeden önce Plovdiv gezi blogları okudum - pek fazla yazılmamış olsa da -.
Haskovodan Plovdive nerdeyse her yarım saatte bazen de her saat başında otobüs var ve yolculuk bir buçuk saat sürüyor. Biz sabah 10 otobüsüne 10 levaya bilet aldık. Otobüs her zamanki gibi yapılan ilk otobüslerden ve yollar da Türkiye'nin köy yolu gibi olduğu için koltuklarımızda sallana sallana gittik. Hava sıcak ve o yola rağmen uyusam da eşim uyuyamadı. Öncelikle bulgarca bilmiyoruz, Bulgaristan'da ingilizce konuşanların çok çok az - pekala %3 gibi bir oranda olduğunu da hesaba katarsak, oraya gidince konuşacak , yol soracak kimsemiz olmayacak demekti. Amcam bizi uğurlarken defalarca - bir sıkıntı olursa beni ararsınız - dedi. Plovdiv son durak olduğuna göre nerde inmemiz gerektiğiyle ilgili diyaloğa da girmemize gerek kalmasa da,
Yol tabelalarında artık Plovdiv , Centre vs.yazıları görmeye başladık ama hala kutu kutu gri binalardan başka birşey yoktu. Amcam otogarda indikten sonra yer altı çarşısını geçip, ordan da yolun karşısına geçip yuvarlaktan öte gideceksiniz, bla bla bla , sonraki yol tarifi aklımda kalmamıştı.
Otobüsümüz şehrin %75'ini oluşturan gri binalardan başka birşey görünmeyen yollar boyunca u dönüşleri ve git gellerden sonra otogara varınca rahatladık. Sonuçta otogar beklediğimizden daha büyüktü ve bir yere kadar gelebilmiştik.Otogarın arka tarafında tren rayları yer alıyor. Merkeze nasıl gideceğimizi düşündük. Telefonumda blog yazıları ve küçük screenshotlar var ama anlaşılmazdı.Harita almamızı tarif eden blogta bile haritalar meğerse merkezin çıkışında satıldığını sonradan anladık. Merkeze kadar gitsem yeter be.
Otogar binasının içine girdik,bekleme salonundan aşağı kata indik, küçük fıskiye havuzu ile minik minik dükkanlar. Sonra da uzun bir yol. Tekrar yukarı çıktık, eşime her yer tekinsiz göründü, çünkü çok uyarı vardı hırsızlara karşı. Yukarı çıkınca bedava internet olduğu yazısı nihayet gözüme çarptı ve oturduk detaylı haritaları screenshot aldık.Amcamın tarifini de birleştirince tekrar alt kata indik ve o uzun yolu yürüdük. Uzun yol bizim İstanbul'daki Aksaray yeraltı çarşısı gibi ama daha dar.
Mis gibi görünen baniçkalar ve türevlerini de geçince yolun sonunda iki tarafa da çıkan merdivenler vardı ki, geceleri milletin işeme yerine benziyordu. Çıktık orayı sağ taraftan  ve amcamın tarif ettiği yuvarlağı gördük, bizim tabirimizle minik bir baba. Babayı da geçtik e şimdi napıcaz? Yolun ilerisinde bir büfe var, büfede de bir babuşka duruyor. Haritayı açtım - Dobırden , kıde e Cumaya mosque? - dedim, 1 dakika kadar bir şey demeden baktı, sonra ne demek istediğimi anlayıp İvan Vazov caddesinin sonuna kadar yürümemizi işaret etti. Sonrasıyla ilgili birşeyler daha dese de anladım mı ? Hayır, o yolu söyledi ya yeterdi.
İvan vazov caddesi tam bir bulgar sokağı. O tarz binalar, yeri geldi köşelerine heykel kondurulmuş bir okul, devlet binası ve ağaçlıklı yol boyunca gittik. Sonra Ploştat da denen geniş bir meydana geldik, nasıl desem - Taksim atlı heykelin olduğu gibi geniş yapısız bir meydan.
-Dedeman otel yazdığına bakmayın, 2012 haritasında öyle ama şuan Ramada otel-ve meydandaki heykelli su havuzu bizim için ayırt edici özellik olarak hafızamızda kalmıştı. Geri dönüş yolunu bunlar sayesinde daha kolay bulacaktık. bu meydanın sol tarafında gelirken haritada da göründüğü üzere kocaman bir park var. Parkın çıkışı meğerse direk çarşıya açılıyormuş biz bilemediğimiz için dönüş yolunda keşfettik :)

Biz Ramada otelin yanındaki geniş cadde boyunca yukarı doğru yürümeyi seçtik.Yolun sonunda bir tepe vardı. Tepenin üzerinde eski tarz evler görünüyordu. Zaten ben de Plovdivin eski Osmanlı evlerinin olduğu caddesini görmek istiyordum. Orası Osmanlı evlerinin olduğu yer değildi ama olsundu. Tepeye nasıl çıkacağımız büyük bir sorundu. Hadi ben etek ve sandaletlerle o kadar pişmiyordum ama eşim uzun bir kot giymişti ve pişik olma aşamasına gelmişti - HAVA ÖLÜMÜNE SICAKTI -.Sandaletlerim yürümekten nasır olmuş tabanlarımı daha çok acıtsa da gözümü kararttım o tepeye çıkıcaz dedim.
Yukarıdaki resmin sol tarafında altında tünel olan tepenin yanına yaklaştıkça efes antik tiyatrosuna benzer yuvarlak merdivenleri farkettik. yolun sağ tarafından çıkış yoktu, sol tarafından da merdivenleri çıkınca demir parmaklıklarla geçişi engelledikleri görerek geri döndük.3.Tsar Boris bulvarına girdik, kiliseler ve güzel birkaç yapıyı da geçince ileride bizi bekleyen hiç birşey olmadığına kabullenince bu sefer Petko Petkov yoluna girdik. Çarşıya girişi bir türlü bulamıyor, 3-er 5er kişilik gruplarından nereden gelip nereye gittiğini anlamaya çalışıyorduk.Nitekim yolumuzu bulacaktık.

Yol üzerinde çok güzel kokan ıhlamur ağaçları vardı, utandığım için bir tanesini bile koparmasam da, Haskovo'daki ıhlamur ağaçlarındaki ıhlamurların bir yaşlı adam tarafından fütursuzca toplandığına şahit olmadım değil.

Ihlamurları da geçince yine güzel kiliseler;
Bu kiliseden sağa dönünde Petko Petkov yolu var, biraz gittik ama görülecek bir şey yok. Bu kiliseye geri döndük ve o tepeye çıkacak yolu aradık, bu arada kilisenin hemen karşısındaki parkta biraz dinlemeliydik.
 Derken o da ne, parkın solundan yukarı taraftan öğrenci grupları gidip geliyor. Başlarımızda birer ampul yanmadı mı ? Zaten o tepe de solumuzda  değil mi? Burdan ilerlesek illa ki o tepeye varmaz mıyız? Varamazsak da paşa paşa geri dönmezmiyiz? Parktan dümdüz yürüdük ve küçük bir meydana çıktık, eski tip restoranlar ve yukarı doğru merdivenleri olan bir park vardı.
Biz de yukarıdaki resmin sol tarafında görülen merdivenleri tırmandık. Yol boyunca bir kaç başı boş bira şişesi ve yaşlı bakımsız bir adamın yanından geçtik. Ama nasıl zorla geçtik :) Eşim - buraya kadar geldik ya ben artık birşey görmesem de üzülmem geri dönsek de olur - deyip  duruyor  :) Yukarı çıkınca yine ıssız bir mekan ama o köy evlerini bu sefer görmüş oluyoruz. 
Yolu gide gide buraya vardık. Hatta yanında güzel bir kafe de vardı, bir süre manzarayı izledik, o gün yine zincirliydi giriş yoktu, ama parmaklıklar arasında manzarayı görmemize engel olamazlardı.
-Ordan aşağı geldiğimiz yolu değil de tepenin diğer tarafına inelim, Cumaya cami haritaya göre oradaydı,
-Bence kaybolmadan geldiğimiz yoldan geri inelim
-Hayır, bu sefer diğer tarafa gitÇez .


Aşağıda doğru giderkene yine bir kilise. Kiliseden aşağı inince ressamlar sokağındayız sanki,
Galeri İndijov resim galerisi varmış, gezmek isteyenler için resim koyuyorum ama biz bilmediğimiz için gezememiştik.


Ve o yolun sonunda da Cumaya cami :)

Cumaya cami bizim tipik camilerimiz gibi değil,1300lü yıllarda yapılmış. Caminin önünde de sonunda bulduğumuz çarşı var;

Casino dönerden birer tavuk döner ve kola alıyoruz, yürüyüş yolunda görülen ağaçları çevreleyen yuvarlak betonlara oturarak yiyoruz. Çarşının tam ortasında, kalabalığı, çeşitli insanları seyrederek, günün sonunda çarşıyı ve canlılığı bulmuş olarak ve bedava internete de girerek mutlu oluyoruz. Dönercide çalışanların Türkçe bildiğini de belirteyim,etler de tavuk veya dana etinden.
Bu çarşı üzerinde Ziraat bankası ve H&M markası bile gördük. Bu şehirde yaşanır mı dedik, yaşanır. O kadar sakin ki, Ziraat bankasında çalışır, öğlenleri ve akşamları bu çarşıda bir tur atar, eve dönüşte o büyük parkta yürüyüş ve eski tipli evimize giderdik. Ama bu kadar sakinliğe şimdiki tempodan sonra alışabilirmiydik, orasını bilemem. Belki çoluk çocuğa karışıp yorulduktan sonra. Ya da çok yorgun bir anımızda :)

Caminin önünden geçerken yolun ortasında yer altı çarşısı vardı, onu özel kılan şey, İstanbul Fatih'teki gibi eski sur yapısının hala korunmuş olması. Yukarıdan izlemek bize yetti.




 Geri dönüş yolundaki parkın da resmini koyacaktım. Google maptan yanlışlıkla Danov Halm parkına tıklayınca bakın ne çıktı:

Vaktiniz varsa Danov Halm parkına da giderek bu manzarayı izleyebilirsiniz, biz çok az kaldığımız dan  detaylı kaybolamadık  Plovdiv şehrinde.

Tsar Smeonova parkının içinden geçerek otogara döndük ve sağsalim bu turu tamamladık . Sabah 11 buçuklarda başlayan yolculuğumuz öğleden sonra 2 buçuk gibi bitti.

Ve evet, Plovdiv'i gezip görmenizi tavsiye ederim :)


12 Temmuz 2016 Salı

ÇOCUĞUN OLSUN HELE GÖRÜRSÜN GÜNÜNÜ

Evettttt, yorucu bir iş gününün daha sonuna geldim. Basur, klima çarpması,düşük tansiyon vs.her şey vız gelir tırıs gider :D o kadar, sıkamam canımı, giderim evime, bugün salı pazarı da var oh mis, alırım sebze meyve, eşimde şimdi karaciğer yağlanması olduğu da ortaya çıktığına göre seve seve yiyecek o sebzeleri.

Her akşam çorba, yemek , salata, ardından çay faslı, yanına tatlı veya çekirdek ile günü noktalayan bir aileyiz biz de. Şimdilik tazecikkkk evli olaraktan henüz çocuk düşünmüyoruz da ( eşim çalışmıyor bir de), ve keyfimize bakıyoruz.

Rahatla akşamları yemeğimizi yiyebiliyoruz, rahatla tv izleyebiliyoruz, rahatla gezip tozabiliyoruz.
Hele bir çocuğumuz olsun ama görücez o zaman dünyanın kaç bucak olduğunu !

O zaman sofrada bebek -cocuk doyurmaktan yarı aç kalkıcaz-uykusuz kalıcaz- rahatla gezemeyecez- dünya bize zindan olacak vesselam.


Evet... evet ben de bu lafları artık duymaya başladım.

Daha 25 yaşındayım, bakamam mı çocuğum olursa, hem nasıl huylu bir bebeğim olacak kim bilir ki? Çevremde gördüğüme göre bebekler de anne-babasına benziyor huy olarak. Tamam 6 aydan sonra işe dönüp bebeği kaynanama bırakma düşüncem yok değil, ama her akşam kafalıycam çocuğumu,bağlıycam kendime. İlerde ne olacak kim bilir ki ?

Biri bebek bakarken çok fedakarlık etti, geceleri uykusuz aldı ise, kucağına almayıp alışmasın diye,bebek uyurken ev işi de yaptı ise,her dakkasında bebekle ilgilendi ise,aynı zorlukları benim de yaşamam gerektiği imaları neden?

Ben demiyorum ki bebeği başı boş bırakcam, kendi kendine uyuyabilme, kendi kendine oyun oynayabilme becerisi aşılamaya çalışıcam. Geceleri uyanmasın diye emzirmemeyi düşünüyorsam, aç bırakcam demiyorum ki, belli bir aydan sonra uyumadan önce fazla fazla emzirip tüm gece uyusun diye alışkanlık kazandırmak istiyorum diyorum. Eski nesile derdimi mi anlatmaya kalktım ? İyi ettim o zaman.

Ya kafelerden arkadaşlar ortamlarından çıkmayıp, gençliği deli dolu yaşayanlar bile bebeği olunca bakabiliyorlar, o bebekler de tosun tosun büyüyor. Bırakın az rahat bırakın.

Üğüüüğüüf, zaten daha gencim , evlenirken bile kendimi nehrin akışına kapılıp sürüklenen bir yaprak gibi hissetmiştim, başa gelen çekilir.Acaba nasıl olacak, yapabilirmiyim diye durup düşünseydim, ben çok varırdım kararlara, İçimden geldi yaptım yapacaklarımı. İç sesime güvendim.

-Çocuğun olsun görürsün hele kih kih kih
-Yapmam o zaman ben de çocuk (nah)

Kalırsın öyle.Doğru konuş asabımı bozma :)


1 Temmuz 2016 Cuma

Kadir Gecesi

Bir ramazanın daha yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik.

Bu akşam eve gidince ojelerimi çıkartıcam, abdest alıcam. İftarımı yapıcam , teraviye gidicem.

Kaç gündür işten eve gelince aç ve susuz olmanın getirdiği yorgunlukla iftar vaktine kadar kestireyim diyorum, öyle derin uykulara dalıyorum ki, zor kalkıyorum. Sonra gece 1 oluyo , 2 oluyo,, habire su içmekten midem bulanıyo, ben tabi anlamıyorum kendimi acaba hamileyim diye şüphelendiriyorum ddgshgfhsdfsgfg.

Bu akşam ilk defa teraviye gidicem. Bu hayatım boyunca camide kıldığım 2.namaz olacak. İlk kıldığım namaz ÖSS'ye girmeden önce çalışma grubumuzla birlikte Eyüp Sultan Camii'ne sabah namazına gitmemizdi. Sonra üniversiteyi kazanmıştım, sonuçların açıklanacağı sabah dayımın kızıyla Muğla'da tatildeydim ve rüyamda tercihlerimden 5.sıradakini kazandığımı görmüştüm. O zamanlar il dışında okumak hevesim vardı, rüyamda Tekirdağ üniversiteni 5.sıraya yazdığımı ve onu kazandığımı sanıyordum. Uyanıp sonucuma baktığımda 5.tercihimi kazandığımı- Marmara Üniversitesi'ne başvuru yapacağımı öğrenmiştim.


Allahım sen dualarımızı kabul eyle..