Etiketler

8 Kasım 2016 Salı

Sağlıklı Şeyler falan

Sağlıklı yaşama konusunda bir takım bilinçli başlangıçlarımdan daha önce söz etmiştim.

Hamile kalmadan önce neler yapılacağı ile ilgili, sağlıklı yaşamakla ilgili bloglarda binlerce yazı var. Bazılarına katılıyorum ve uygulamak için can atıyorum. Mesela,

İşe önce yiyeceklerimden başladım. Su içmeyi unutan veya masamda su yoksa kalkıp su koymaya üşenen karakterime istinaden masamda her gün 1 litrelik  cam şişede su bulunduruyorum. Ama bundan sonra suyuma enerji katmak amacıyla su doldururken suyuma dua da okuyacağım. Zaten şişeye su doldururken yarısına kadar soğuk su, ortalarına kaynar su , üstüne tekrar soğuk suyu şişeyi sallayarak dolduruyorum. Suyum ılık oluyor, doğal anneyim'in yazısında da belirttiği üzere suyun enerjisi artıyor. Dua okumak, güzel sözler sözlemek de suyun yapısını güzelleştiriyormuş, bununla ilgili de suyun kristal halini gösteren fotoğraflar mevcut. Doğal  taş satan yerden kuvartz, pembe kuvartz ve ametist de alarak içine ekleyeceğim. Yalnız bu taşlar yosunlanacağı için sık sık elma sirkesi ile fırçalamak gerekecek.

Yediklerim içerisinde bol bol yeşillik olmasını, çayı kahveyi şekersiz tüketmeyi, eğer doyduğumu hissediyorsam yemeyi bırakmayı başardım. Kahvem şekersiz, yanında çikolata olmasa da oluyor. Ortaya konulan kurabiyelerden almasam da oluyor. Bunun yerine çantamda her daim kuru kayısı, kuru üzüm, çiğ ceviz badem fındık bulunduruyorum. Ki bunları da işte ikram ederken 10 günlük stoğum 2 günde bitmiş oluyor :) Herkes sağlıklı beslenmek istiyor ama gidip onun yerine birkaç paket sigara alıyor. Sadece kendinin sağlığını ve eğlenceni değil, geleceğinin yani senden olacak çocukların sağlığını da düşünmelisin. Çünkü neyle beslenirsen  hücrelerin çekirdeklerini ona göre kodlayacak ve senin uğraşıp durduğun hastalıklar çocuklarına da aktarılacak.

Her hafta balık yemeye özen gösteriyorum. Bir sene bolluk olursa diğer sene sene kıtlık oluyor. Bitkilerde de öyle, iki sene önce cevizlerimiz çok fazla mahsul vermişti. Bu sene içleri boş. Balıkları da yumurtlamadan avlıyorlar, seneye denizlerimizde dolaşacak balık bırakmadılar. Neyse siz yine de ucuz ve bolken alın yiyin.

Kendime diş macunu yapacağım, evde organik , kimyasallardan uzak diş macunu yapımı ve sebepleri ile ilgili çok güzel yazılar var bloglarda. Evde hali hazırda hindistan cevizi yağı, karbonat, limon  yağı var zaten. Çeşme'de doğal ürünler üreten kuzenimden termal kil de alarak bu haftasonuna kadar diş macunumu yapmayı planlıyorum.
Hindistan cevizi yağı antifungal ve antibakteriyel özelliğe sahip,ağızda bakteri ve mantar oluşumu engelleyerek kötü koku oluşumunu da engelliyor. Kalsiyumun  daha fazla absorbe olmasını sağlıyor, ayrıca yağ yapısı sayesinde formülümüzde tutucu olarak kullanabiliyoruz.
Karbonat ise NaHCO3 kimyasal yapısına sahip bu aşındırıcı inorganik tuz, alkali beslenmede çokça kullanılır. Antiasit özelliğinde hafif aşındırıcı yapıdadır.
Bentonit kili, diş eti kanamalarını durdurur ve tartar oluşumunu engeller, radyasyon ve ağır metallerin vücuttan uzaklaştırılmasında tedavi edici olarak kullanılıyor.
Limon yağı kan dolaşımını hızlandırır, ağız yaralarında ve uçuklar tedavi edici özelliğe sahip, ferah koku verme amacıyla kullanılıyor.

Edit1:Aşağıda kullandığım malzemeler yer alıyor, hindistancevizi yağı watsonslarda indirime giriyor bazen %100 organic ve katkısız yazmasına güvenerek, hatta yemeklik olarak kullanılır yazısına güvenerek cildimde kullanıyorum.Limon uçucu yağını nasıl yaptılar işte onlara hiç bir zaman güvenmiyorum, kesinlikle kimyasal vardır içinde, soğuk sıkım yağ çıkarma makineleri bakmıştım aslında internette ama ona o kadar yatırım yapmaya evden izin çıkmaz :) Limon suyu koysam zamanla bozulur mu kokar mı, kokar. Karbonat ise o standart birşey zaten. Hepsini karıştırınca sıvık bir karışım oldu. Ama kullandıktan sonra tükürdüğümde, diş etlerimin kanadığını görüyorum. Adaçayı ile gargara yapıcam haftada bir. 
Not:diş macunum 2 gün sonra katılaştı nihayet. 

Karbonat, hindistan cevizi yağı ve limon yağlı doğal diş macunum


Sırada doğal sabunlara , şampuana ve deodoranta geçiş var. Doğal sabunu kullanması kolay da, sabunla yıkanan saç semsert ve birbirine yapışık oluyor. Bununla ilgili düşüncem suya seyreltilen kil ile saçı açmak ve sonra organik elma sirkesi ile son durulamak. Organik elma sirkesi için sirke anası da sipariş ettim. Sirke anasını ilk defa bugün  araştırırken öğrendim. Limon-mandalina-portakalın çok tüketileceği bu mevsimde kabuklarını atmak yerine sirkesini yapıp ev temizliğinde kullanma ile ilgili yazıyla aydınlandım.

Edit2:Sabun yapmak için bir pazar günü Uludağ'a gittik, soğuk suyundan su doldurduk ve daha aşağıdaki bölgelerde meşe ağaçları aradık. Yerde meşe ağaçlarının dalları vardı kırık, kırık dallardan toplayabildiğimi topladım, aslında meşe aşağının gövdesinin dokulu kıvrımlı olması dışında bilgim yoktu, neyseki yaprağına internetten bakarak gerçekten gürgen-meşe-palamut üçlüsünün yapraklarının birbirinden ne kadar farklı olduğunu ve kolayca ayırt edilecebileceği öğrenmiş oldum. O gün dalları yaktık, yarım kavanoz çıkan küle doldurduğumuz sudan ekledik ve çalkayarak bekletmeye koyduk.yaklaşık 1 ay bekleyecek.



Ev temizliğinde Elma sirkesi , karbonatın yeteceğini biliyorum. Sonraki aşama ise çamaşır ve bulaşık makinesi için deterjan yapmakta kalıyor. Doğal sabun tozu+ boraks+çamaşır sodası+karbonatla  bu iş de çözülüyormuş. Deneyenler memnunmuş. Eşimin aldığı temizleyiceler o kadar çok ki, adeta temizlik manyağı, her çeşit temizleyici aldı eşim. Tabiki doğal olanlarını yapınca evdeki kimyasal olanları kime vereceğimi biliyorum :D ( muhahahahahahah kötü cadı gülüşü)

Edit3:Elma,nar ve ev temizliği için de limon-mandalina kabuklarından sirke kurdum, mayalanması için ballı su ile karıştırdım.



Yani yine kendime yapacak birşeyler buldum. Eşim de hiç sigara içmiyor arkadaşlarıyken bile ve nar yiyor. Bedenimizi yapabileceğimiz en sağlıklı haline getirmek için çabalıyoruz. ancak stres faktörüne bir çözüm bulamadım. Baş ağrım ve dertlenecek birşeyleri çok kolay buluyorum.

Evet yaygın anksiyetemden söz ediyorum.Doktorun bana iki dakkada koyduğu teşhisten ve boşuna çektirdiğim kafa tomografisinden.


Ben bir kimya mühendisiyim ama kimyasallardan olabildiğine uzaklaşmak istiyorum. İmkanımız olsa, köyümde yetiştirsem çocuğumu, bahçede özgürce oynasa, doğayı keşfetse. Ona dünyayla ilgili şeyleri öğretecek bissürü zamanım olsa.

Ama şimdiki modaya ters bir şekilde montessori baby room diye aratınca çıkan bebek-çocuk odalarına bayıldım ve ilerde gerekirse odasını o şekilde basit ve oyun oynayabileceği kendi boyutlarında eşyalarla dolu dekore etmeye özen göstereceğim. Yok öyle büyüyen yatak takımı almak falan. Büyüyene kadar 10 sene geçecek zaten. Allam ya.

Evde televizyon olmasını istemezdim ki maç ve spor delisi bir eşim var her akşam izleyen. Akıllı telefonlarımız her daim ellerimizde. Aklımda doğru olduğuna inandığım ama yapamadığım o kadar çok şey varki, apartmana tıkılıp kalmış mahkum gibi hissetmem dolayı kalkıp da aklımdakileri yapamıyorum.


26 Ekim 2016 Çarşamba

Kapsül Gardırop

Basitvemutluyaşam'ın bloğunda kapsül gardırop ile ilgili yazıyı okudum az önce.
-
Düşünüyorum da, ben çalışma hayatıma başladığımdan beri kapsül gardırop ile geçiriyorum günümü.İşe giderken giydiklerim ve evde giydiklerim diye kıyafetlerim ikiye ayrılır. Evde giydiklerime de genelde bütçe ayırmıyor olup, liseden kalma spor kıyafetleri, sosyete pazarında veya taksim pasajında 3-5 liraya aldığım bluzlar ile eski sıkılığını kaybetmiş kazakları kullanırım.İş kıyafetlerime son iki sene içinde toplasam 10 yeni parça eklenmişmidir , sanmıyorum.
-
Her hafta bir pantolon ve o pantolona uyacak tişörtler hırka-ceket seçer, haftamı o şekilde geçiririm. Böylece çamaşır makinesine çamaşırları renklerine göre ayırmakla da uğraşmam.Her hava tipi için bir çeşit ayakkabım var. Nadiren giydiğim halde birden fazla topuklu ayakkabı ile yazın çok kullandığım babetler renk renk sadece.
-
Bir çanta aldığım zaman, o çantayı senenin her günü takarım. Ta ki çanta yıpranıp yırtılana ve çantayla aramdaki derin bağ kopana kadar.
-
Bir pantolonu anca üzerinde geçiremeyeceğim bir leke varsa, yanlışlıkla siyahlarla yıkanıp rengi acayip değişmişse, yıpranmışsa atarım.-Şimdiye kadar attığım pantolonum hiç olmadı.-Lise 1'de giydiğim ispanyol paça kotum hala üzerime olur.
-
Bu bana dolapta karmaşıklığın olası çirkin görüntüsünü engellemeyi, bütçemi daha farklı konularda yönetebilmeyi, zamanımı daha farklı konularda kullanabilmeyi sağlıyor. Daha farklı konular benim için daha yararlı olacak işler, mesela satın aldığım kitapları okumak, planladığım gezilerimi gerçekleştirebilmek gibi.
-
Ayrıca bunun mutfak modellemesini de herkese öneririm. Nice insanlar tanıyorum ki mutfağına aynı amaçta kullanılacak tahta kaşıktan, kasesine, tencere tavasına kadar her gördüğünden birer adet alan insanlar var. Kapsül mutfak ile dolaplarınızda üst üste yığılmış eşyalara son.

Aslında çoğu insan hayatını kapsül olarak sürdürüyor. Asgari geçim ücretleriyle ev giderleri, ihtiyaçlar derken maaşlarından ne kadar arttırabiliyorlar? İnsanların çoğunun gelir seviyesi düşük-orta. Çoğunluk bu şekildeyken herkesin telefon modeli 1000-2000tl, bazıları sürekli model yükseltiyor.

Bir insanın maaşı düşükse kendine bakım yapmak için kuaföre ne kadar sıklıkta gidebilir? Pazardan aldığı muzları sadece çocuğuna yedirebilir ve artık alınan tüm değerli yiyecek çocuk içindir. Tatil yapmak, izin günlerinde memlekete gitmekten öteye geçemez.
Saç boyası almak için indirimi bekler. Pazar alışverişi akşam saatlerinde yapar, soğuk havalarda doğalgazı açmak yerine kat kat giyinir.Kahvesini çayını evinde içer.

Dünyayı dolaşan aileler de kapsül gezi yapmıyorlar mı ? Hepsi yola çıktığında yanına ne aldıysa o kadarıyla geçiniyor.

Kapsül yaşamak bazen yoksul yaşamak gibi algılanıyor. Hele ki çevrenizdeki arkadaşlarınız sürekli kahveye dışarı çıkıp, öğlen aralarında yemekhanede yemek yerine dışarıda yemeyi seçiyorsa, kıyafetlerini takılarını sürekli yeniliyor, saçını en güzel kuaföre boyatıyorsa, otobüs minibüslerde eziyet çekmek yerine özel arabasıyla arkadaşlarına gidip geliyorsa. Siz kapsül yaşamaya çalışırken onlar bambaşka hayatta ve onlar aslında sizin arkadaşınız değildir.

Doğru olduğunu düşündüğünüz hayatı yaşarken, fikirleri uygular ve dile getirirken, alaycı takılmalara maruz kalmak ve aşağı görülmek olası. Ve buna katlanmak zorundaysanız... canınızın sıkılmasını nasıl engelleyebilirsiniz?

Aslında hayat dediğimiz şey, biz düşünüp taşınıp merak edip,tasalanıp kaygılanırken geçip gidiyor.

Hayatınızı dolu dolu yaşayacağınız nice günler dilerim.


















19 Ekim 2016 Çarşamba

Bursa ve Cumalıkızık

Ekim geldi de geçiyor bile, daha geçen gün 'hello sepmtember' temalı bir sürü paylaşımda bulunmamışmıydık?

Hasat zamanı, sarı turuncu yapraklar, balkabakları derken ekim bile geldi gidiyor..
Bursa'da hava sabahları mont+atkı, öğlenleri bluz, akşamları ceket havası.
Aslında bugünün yazısına konu olan gezimiz 1Ekim'de gerçekleşti. Ama bir gezi yazısı da fotoğrafsız olmuyor ki, fotoğraf yüklemek de ayrı dert benim için..Yüklenmesini bekleyecek kadar sabırlı olamıyorum.

30 eylül akşamı iş arkadaşımın kınası vardı, kardeşim de İstanbul'dan o akşam gelmişti. Hazırlanıp göçmen kınasına gittik, eleno mome, payduşka halayları çektik, kominitepadat oynadık. Biz en güzel göçmen kınalarında eğleniriz.Yenibağlar kapı önü kınaları ayrı güzel olur.

O akşam aç karnımızı doyurmak için kıymalı pide yaptım yedik, gece 1 buçuk gibi uyumak için yatak odasına girmeye çalışırken acı gerçekle karşılaştık! Hazırlanırken kapının içeriden kilidine basmışım, çıkarken de kapıyı kapatınca kapı içeriden kilitlenmiş. O kadar uyku gözlerimizden aktı gitti, ayıldık, kapıyı zorlamaya, bıçakla tokmağını çıkarmaya çalıştık. Anahtarı yoktu, kilidinde zaten bir anahtar kırılmış ve içerde kalmış, onu çıkardık, tel tokayla kurcaladık, kilidine kart soktuk.. Olmo olmoo..
Bütün kıyafetlerimiz o odada olmasa dert değil.Gittim bulaşıkları yıkadım, döndüm kartla bir daha zorladım derken kapı pat diye açıldı! Hiç bişey olmamış gibi, kapı önünde bekleyişimiz hemen unutuldu ve uykuya dalındı.

Tabi planladığım gibi ertesi gün erken kalkamadık, kahvaltıyı Cumalıkızık'ta yapıcaz diye kahvaltı da yapmadık.Ama yanımda domates,salata vs.yolluk vardı.Hazırlanıp çıkana kadar 12 oldu. Bir bayanın hazırlanması ile iki süslü bayanın hazırlanması arasında dağlar kadar fark vardır.Güzel dışarı kıyafetlerimi yine ayırmalıyım,çok düşünüyorum sonra ne giyicem diye :/
Güzelyalı'dan otobüsle Emek tranvaya,oradan Osmangazi istasyonuna,oradan da yürüyerek Osmangazi Tıp Hastanesinin az ilerisinden Cumalıkızık minibüslerine biniyoruz. Minibüs köy içlerinde çok dolaşıyor. Minibüs içinde iki kızız.Köy içinde başörtüsünü hırçın esintiye salıvermiş,gözleri sürmeli,ellerinde cıgara ile hanımağası genç kızlar yürüyor fırtına gibi. Bizi yolarlar orda. Korkuyoruz ve şaşırıyoruz nasıl biyer olduğuyla ilgili gözlerimizle yorumlaşıyoruz kardeşimle.
Cumalıkızığa varıyoruz böylece. Hemen kahvaltı yapabileceğimiz bir yer bulup, gözlemeyi tanesi 5 tl'den, bir demlik çayı da 10tl'ye alarak keyfimize başlıyoruz. O demlikten rahat 10 bardak çay çıkıyor. Ayreten almak isteseniz ise bir bardak çay 2 tl. Biz zorla demliği bitiriyoruz. Yanımızdaki domatesleri de tuzluyoruz. Çaya da doyduktan sonra artık kalkıyoruz.


Cumalıkızık ve Bursa, Dünya Mirası Listesine 2014 senesinde alınmış. Cumalıkızık'taki eski köy evleri süslü, her evin önünde köylülerin yapıp sattığı şeylerle birlikte daha da güzelleşiyor. Her çeşit reçelden, tarhanaya,erişteye, bayırlardan toplanıp kurutulmuş çeşitli otlara kadar.Bol bol kendimizi fotoğraflıyoruz, köy sesini, doğa sesini,yeşilliği ve sakinliği iliklerimize kadar çekiyoruz.





Bu kaşıklar acaba şimşirmiydi, öylediyse çok ucuzmuş :)






Anneme ve kendime dua yazılı evli olan magnetlerden birer tane alıyorum. Her yerde 5tl, biz bulduk 3 tl'ye.






Günün sonrasında Tophane'ye çıkıyoruz. Tophane'de Osmanlı devletinin kurucusu Osmangazi'nin türbesi de yer alıyor. Oradan Bursa manzarası harika. Sanayiden TOKİ evlerine,üstüste görünen minicik evlerden TOKİ evlerine bak bak dur. Yanında da dağ manzarası var tabii. Bir şehre gidildiğinde mutlaka oranın en yüksek yerine çıkılıp manzara bakmalı. İstanbulda çok fazla tepe  var, ama en çok sevdiğim tepe Süleymaniye Caminin avlusundan görünen manzara. Bursa'da bu Tophane'den görülen manzara oluyor, bir de Uludağ'da Bakacak tepesi var. Kına gecemizden sonraki gün gitmiştik ilk defa.
Ulucami'ye girdiğimizde ise, o motifler, o tablolar, Vav harfleri tablosu özellikle, herkesin mutlaka görmesi gereken bir mekan.Vav harflerinin da bir anlamı var, rivayete göre Cami yapılırken Hızır A.S. her sabah o köşede namazını kılmış. Vav harfleri hem namazda secde halini, anna karnında cenin duruşunu ifade eder. Vav insanın nasıl geldiğini gösterir,

Kulluğun manası vavdadır, elif uluhiyetin ve ehadiyetin simgesidir.

Cami içinde su havuzu da var,Kabe örtüsünün bir parçası da sergileniyor.
Kozahan , Irgandı köprüsü, sonrasında oralarda Tatlımar arayarak meşhur trileçesinden alıyor ve evimize dönerek günü sonlandırıyoruz.


Niyetimiz Yeşil Cami'ye de gitmekti. Ama o gün yaşlaşık 6 km yürüdüğümüzden ve çok acıktğımızdan ! orayı başka zamana bıraktık.

13 Ekim 2016 Perşembe

Pazı Frittata

Herkese Günaydın !
Şu sağlıklı beslenme olayını hala sürdürüyorum evet.
Dünki perşembe pazarından da alacaklarımı önceden not almıştım ve iş çıkışı 20 tl 50 kuruş cebime koymuştum; param bereketli çıktı yahu :)
1 demet pazı, 1 kereviz,2 kg balkabağı,1 kg havuç,1kg patlıcan,1 kg kabak,2 demet yeşil soğan,1kg dan az çarliston biber,1 demet pırasa ve 1 kg muz alabildim !

Eve geldiğimizde palamut vardı tabi, aslında omlete gerek yoktu ama yine de yaptım, dolapta artık tomurcukları yeşillenmeye başlamış bir yumruk kadar karnabaharım kalmıştı. Bu arada 1 tane karnabahar 6 tl di geçen hafta !?

Frittata italyanca bir kelime ve içine çeşitli sebzelerin konulabildiği, son aşamanın fırında pişirildiği bir omlet türü. Türkiyedeki versiyonu ise kaygana. Ben ana tarifi frittata olarak bulduğum için adına frittata dedim, ama sonra biraz araştırınca kaygana adıyla türkiyede yapıldığını farkettim.

Neyse gelgelelim doğaçlama olarak yaptığım tarifime:


  • Karnabaharı tuzlu suda 5-6 dk kaynattım. 
  • Kerevizin yapraklarının 1/3'ünü minik minik doğradım. 
  • 2 su bardağı hacmi kadar pazı minik minik doğradım. 
  • İçine bir tutam doğranmış yeşil soğan,
  • 1 sarımsak,
  • tuz karabiber kırmızı toz biber, 
  • 2 yumurta,
  • 1 kaşık un,
  • çok az zeytinyağı.
Tavaya çok az zeytinyağı koyduktan sonra ezilmiş 2 sarımsağı çevirdim, sonra sarımsakları tavadan aldım.Pazılı malzememi karıştırdım ve tavaya yaydım, kısık ateşte altlı üstlü çevirerek pişirdim.




Fotoğraf çekmek ancak yemeye başladıktan sonra kalıma geldi, ama o aroması o lezzeti nasıl diyim, çok beğendim çok.


Üzerine tuzlanmış domates dilimleri de pek yakıştı.

İster kahvaltılık, ister öğlenlik, Doymam ben bunla diyen eşlerinize üzerinde köfte dilimleriyle sunabilirsiniz.

Besleyici bir sebze olan karnabahar vücuda güç verir. Zihinsel ve bedensel yorgunluğu giderir. Sinirleri kuvvetlendirir. Beynin çalışmasını destekler. Cinsel gücü ve isteği arttırır. Şeker hastalığında ve romatizmada faydalıdır. Kolesterolü düşürür. Kalp hastalıklarında şikayetleri azaltır. Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlayarak vücuttaki zararlı maddelerin uzaklaştırılmasına yardımcı olur. Kabızlığı giderir ve idrar söktürür. Dalak rahatsızlıklarına iyi gelir.

Siroz hastalığını önler, karaciğer şişliğini ve sarılığı geçirir, iktidarsızlığı gideriz, romatizma ve gut hastalığı için önerilir.
Yaprakları, sapları, kökü ve tohumu yani her şeyi kullanılıyor bu 'ilaç-gıda'nın.
Tohumlarıyla çay ve tentür yapılıyor. Yaprak ve sapları tam bir vitamin ve mineral kaynağı. Yüksek tansiyondan kansere, romatizmadan sedefe kadar pek çok hastalığa karşı koruyucu etkileri mevcut. Duru ve temiz bir cilt için de çok önemli, düzenli tüketilmesi kanı toksinlerden ve zararlı yağlardan arındırıp sivilce oluşumunu engelliyor. İçeriğindeki bol miktardaki A, C ve B grubu vitaminleri, sedanonik anhidrit, sedanolin, palmitik asit ve limonen bu etkilerinden sorumlu. Kalorisi de oldukça düşük, bu etkisi bir de vücuttan su atıcı ödem çözücü etkileriyle birleşince diyet yapanlar için ayrı bir önem kazanıyor. Bir orta boy kerevizde yalnızca 10 kalori var. (bkz:)

Pazı:
Pazı ıspanak ailesinden gelmekte olup, ıspanakta olduğu için yüksek miktarda folik asit içerir.
Alzeimer hastalarına,demir eksikliğine, idrar söktürmeye, kan temizlemeye,yorgunluğa, kan şekerine birebir. kan şekeri seviyesini düzenlemeye yardım eden siringik asit ve lifler içerir. 
Önemli miktarda kalsiyum, magnezyum ve K vitamini içerir. Bu sebeple kemik sağlığını koruyan bir bitkidir. Kemikleri güçlendirir. Kemiklerin büyüme ve gelişimine yardım eder. Ayrıca dişlerin güçlenmesini de sağlar.İçerdiği antioksidanlar sayesinde antikanser özelliği vardır. Yani kansere karşı koruyucudur. Özellikle kolon kanserini önlemeye yardım eder. 

Herkese hayırlı cumalar :)

12 Ekim 2016 Çarşamba

Sağlıklı Beslenmeye Başlıyorum

Boyum 1,63cm kilom da 53kg civarında. Üniversitedeyken 59 kiloları gördükten sonra zayıflamaya karar vermiştim. Aslında her zaman zayıflamak istiyordum ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. 
İşe metabolizmayı hızlandıracak besinleri tüketmekle başladım. En işe yarayanı ANANAS. Evdekiler sağolsun aldığım gibi bitti ananaslar, sulu sulu tatlı tatlı.
Sonrasında sabah akşamları sık sık diyet çorbalar yaptım, yaptım tuvalete gittim, yaptım tuvalete gittim :D Mesela lahana çorbası, soğan kavrulur , lahanalar eklenir, istenirse evdeki diğer sebzeler eklenir, az su eklenir. Daha yararlı olması için tavuk suyu falan da konulabilir.
Bulgur çorbası, yoğurt çorbası, sabahları yoğurt için yulaflı kuru meyveler, incir ceviz yoğurt üçlü derken , sabahları otobüsten metrobüse dik yokuşu 10 dk çıkmak, akşamları Eyüp'ten Alibeyköy'e yürümek derken..
Ben zayıfladım.
Düğünümde ise stresten de birkaç kilo verince 49 kiloya düşmüştüm.
Şuan 53kg civarındayım ancak ileride de sağlıklı ve kaliteli bir hayat geçirebilmek için yediklerime tekrar dikkat etmeye başladım

Bebek sahibi olmadan önce her anne adayının folik asit takviyesi alması gerekiyor. Ancak kararından fazla alındığında ileride kansere yakalanma gibi riskleri olduğu da konuşuluyor. Ben de folik asit içeren gıdaları araştırdım -ki internette her sayfada listesi var-ve dün aşure gününde aldım. Aşure gününde eve alışveriş yapılması bütün sene evin bereketli geçirmesine de vesile olurmuş. Kuru meyveler,kuru yemişler,avokado. Yeşillikleri ise yarın pazardan alacağım, size birkaç tarif yazayım, omlet ya da krep gibi birşey.
2 su bardağı hacmi kadar lahana veya ıspanak veya pırasa veya aklınıza gelebilecek bir tür yeşillik ince ince doğranır.
İçine 4 dal yeşil soğan ve isteğe bağlı olarak dere otu eklenir,
2 yumurta, 1 yemek kaşığı un, ki un varsa tam buğday unu, tuz karabiber kırmızı toz biber, artık damak tadınıza göre baharat eklenir. içine 2 kaşık zeytinyağı ile karıştırılır.
Balık tavasına az zeytinyağı ısındırıldıktan sonra bu karışım yayılır, kısık ateşte pişirilir, altı kızarınca çevrilir, üstü de pişirilir. O kadar güzel görünüyor ve lezzetli ki. Üzerine istenirse kıymalı harc, et, köfte konularak mükemmel bir akşam yemeği olur.
Dün akşam lahanalısını yaptım yedik.

Palamutlar bu sene çok fazla ve fiyatça da uygun, bol bol palamut ve hamsi alın yiyin, balık da her hafta yemek lazım.

Sonbahar mevsimi , aynı zamanda kestane mevsimi, arkadaş Uludağ'dan toplamış satıyor, 2 kg ben de aldım. Kestane genelde 2 türlü pişiriliyor, suda haşlanarak veya mangalda-fırında. Mangal - fırın ya da tavada yapacaksınız - ki tava eski bir tava olması lazım kararıyor- öncesinde iki tarafına da x şeklinde çizikler atmanız ve sık sık karıştırmanız gerekiyor. Ya da suda haşlayabilirsiniz, ben düdüklüde yaptım, saatini 8dk'ya ayarladım lokum gibi oldular.

Çayı kahveyi şekersiz içmeye başladım bir süredir, çikolata gibi tatlılar da aramı soğutuyorum, canım tatlı çektiğinde kuru kayısı hemen yetişiyor imdadıma.

Sabahları ise bir bardak ısındırılmış  süt, içine bir bıldırcın yumurtası, yarım çay kaşığı bal içiyorum.

Gelin günde en az 2 litre su da içek mi?


28 Eylül 2016 Çarşamba

Kırılma Noktası

Çocuktum hayal kurardım, liseye gitmek önümde uzanamayacağım  bir yerdeydi. Liseye başladım, üniversite hayali kurdum derken evlilik ve önümde çocuk hayali var. Hep şuan olduğum şey sonsuza kadar devam edecek ve ben değişime asla uğramayacakmışım gibi hayallerime sadece hayal olarak baktım.

Bazen bazı şeyleri çok istedim ve ümit ettim, ümit ettim ve bekledim , sabrettim oldu. Ancak her insanın bir kırılma noktası olabiliyor.

Gururlu bir şekilde eş dost akraba içinde şu bölümü şu üniversitede okuyor benim çocuğum denildi.

Ayağımıza çelme takmaya çalışan çok oldu, 'sen yapamazsın o işi'.

Sosyal ortamlarda yaptıkları işten çok mutlu olan veya bir şekilde çok başarılı olup etraftan da ilgili gören her meslekten insan var ve biz gıpta ederek bakıyoruz. Aslında olay işimizi sevmekte bitiyor, bizim yaptığımız şeyle ilgili ne düşündüğümüzle ilgili aslında durum.

Ben kendi işimi sevmiyorsam, her tatil dönüşü yüreğimde bir sıkıntı patlak veriyorsa, ne yapmalıyım?

Kendi fikirlerimi değiştiremiyorum ki karşımdaki insanlar değişsin.

Suçu birlikte çalıştığımız insanlara atamayız, 'ama onların karakteri böyle ki ben de o yüzden bu şekilde davranıyorum' , o insanlardan her yerde var halbuki.

Kimya müh bitirdim, yüksek lisansımı kimya bölümünden yapacak olursam , tez hocam ' attan inip eşşeğe mi bineceksin?' demişti. Gurur ve küçümseme baş gösteriyor her yerde, Tüm bu duygu ve yorumlar arasından nasıl sivrilip büyüyeceğiz ışığa doğru. Bu bölümü okuduysak bunda devam edeceğiz diye bir kaide yok ki ülkemizde üniversite mezunlarının % kaçı kendi mesleğini yapıyor?

Henüz mezun olamayan arkadaşlarım, yüksek lisans yapmalarına rağmen istedikleri gibi bir işe hala giremeyenler, kimya mühendisi olarak çalışmaya başlayamayanlar, marketlerde çalışanlar, satışçı olanlar, öğretmen olmaya karar verip formasyona başlayanlar ve nihayetinde baba mesleği balıkçılığa soyunan kız arkadaşlarım mevcut.

Ben de kendimi demir zincirlerle bağlamadım oturduğum yere, ama mutlu olmak için de değişime hazırım.

Gün, kendine yatırım yapma zamanı.

Dün sabah 4 otobüsüyle Bursa'dan İstanbul'a gittim, 7 ye çeyrek kala Dudullu'daydım. 7 buçuk servisi ile Marmara Üni'ye vardım. Okulun karşısında domatesli peyniri simiti yer, portakallı oraletimi içerken okula giren öğrenci kalabalığını izledim.

Resmi yerler 9'da açılacaktı, önce bankaya gidip formasyon ücretini yatırmak için okuldan Ziraat Bankası şubesine kadar yürüdüm.

Hava sıcaktı, deri ceketimi çıkardım, yine de terledim.

Para gönderme işlem ücreti 35 tl 'miş, bu kadar çok havale ücreti ödediğimizi unutmuşum.

Seneler önce kullanmayı bıraktığım kartım da yanımda değildi. İnternet bankacılığından giriş yapmak için çok uğraştım ama parolamı unuttuğum için internetten havale yapamadım, o 35tl ekstra ücreti vererek harcımı ödedim. 40 dk kaybetmiştim. Bankadan sıcak altında tekrar okula döndüm.

Okulun içinde öğrenci işlerinin yeri değişmişti, transkript artık her bölümün kendi sekreterliğinden alınmaya başlanmış. Öğrenci işleri, mühendislik binası C binası, A binası, D binası, tekrar A binası D binası ve A binası arasında sırayla gittim geldim. D'den A'ya giderken ağlamak üzereydim, kendimi toparlamaya çalıştım, acaba işlerim halloymayacakmıydı ne.

Transkript aldım, diploma örneği alamadım. Meğerse Mudanya'daki evimde unutmuşum.Meğerse zamanında 3 kopya vermişler bana onları ne yapmışım.

Bolu üniyi aradım, diplomayı sonra getirmek şartıyla kayıt yapabilirsiniz dediler.

11'e çeyrek vardı çıktım, fotokopi çektirdim, oradan az aşağıdaki Kamil Koç'a gittim.11'e 5dk vardı, servisi 11'de gelecekti ama en erken Bolu otobüsü 11:15'teydi, yetişemeyecektim, taksi bulmaya koşarken terlemekten su gibi olup çıkardığım siyah hırkamı meğerse düşürmüşüm. Allahtan deri ceketimi düşürmemişim. Yoksa ne yapardım. :O

26tl de taksiye verip yoldayken 11:30 Metro turizm otobüsüne hızlı gittikleri vaadiyle bilet aldım. 11:15te Metrodaydım, 11:30 otobüsü ise 12:15te geldi. Hemen de kalkmayan otobüs, yolcu beklediğini söylüyor.

Yav sen ne

saat olmuş 12:20

Sen 11:30 otobüsüsün

geçmiş dörtbeşbinaltıyedimilyar dakka

Yav sen bu kadar saat ne yaptın !

Çemkirmem sonucu yola çıktık.

3 buçukta Bolu'dan servis ile kampüs içerisine doğru yola koyulduk.

Bolu Bursa'ya göre küçücük bir şehir ama yemyeşil, sakin, 14Burda adlı AVM'si olan, kampüsü de YTÜ gibi kocaman bir alana kurulu ve pek bayıldığım bir yer. Kampüsünde ne kadar harika fotoğraflar çekineceğimi hayal ede ede gittim ve kaydımı oldum. 5 otobüsüyle eve döndüm ve 10'a doğru Bursa'da indim. Anlayacağınız günüm yolda geçti. Ya olmazsa, ya kayıt yapamazsam, harç parası da yatırmışım, boşuna uğraşıyorsam diye diye işlerim halloldu çok şükür. Bundan sonra daha doğru düzgün abdest almalıyım ki işlerim rast gitsin, evden çıkmadan bismillah demeyi unutmamalıyım :)

Başlangıcı bana bu kadar zor gelen başladığım bu işin devamının güzel ve kolay geçmesini ümit ediyorum.

Herkese hayırlı günler dilerim..

Bu arada her cumartesi Bursa'dan Bolu'ya benim gibi gidecekler, toplaşıp bir servis tutmalıyız ! Maliyete bak arkadaş.


27 Eylül 2016 Salı

Barcelona Tatili Değerlendirmesi

Daha önceki yazımda İspanya tatili planlarımdan bahsetmiştim.

Saati saatine planlanmış bir tatildi. Daha önce İtalya'ya gitmiştim sadece, yine o tarz bir gezi olur diye varsayıyordum. Nitekim önceden sadece şehirlerarası otobüs bileti ile cumartesi günü Sagrada Familia biletlerini almıştım.

Ki saati saatine planlamak iyi değilmiş o kadar da, gidiş uçağımız tam 2 saat gecikmeli kalktı.

Uçaktan indikten sonra yarım saatten fazla bavulun gelmesini bekledik.

Pansiyonumuzu terler içindeyken bulduk, kapıyı açan olmadı.. 20 dk da onu bekledik.

Öğleden sonra saat 4'e aldığım biletlerle Sagrada Familiaya vardığımızda saat 6 idi. Ve korkutucu kalabalık da yoktu.

Biletlerimizi kabul etmediler. Ben somurtuk, önünde eşimle fotoğraf çekildik sadece..

Havaalanından nihayetinde bavulumuzla çıktığımızda, metroyla şehir merkezine gitmek için, içinde bulunduğumuz binadan çıktık. Terminal 2 ; A,B ve C  girişlerine sahip . Tam hatırlamıyorum ama A'dan çıkmıştık galiba ve hemen yanındaki B girişine girdik. B girişiyle hem giden yolcu bölümüne girmiş oluyorsunuz, hem de Üst geçit bağlantısına yürüyen merdivenle çıkıyorsunuz. Üst geçitten de metro ,tren , tranvay bölümünün olduğu yere kadar yürüyorsunuz.

Barselona'nın yolları çok geniş, bir tarafı sadece gidiş için, ortada kocaman bir yürüyüş yolu ile günün her dakikası yürüyen koşan,köpeğini gezdiren,banklarda dinlenen yaşlılar, tekerlekli sandalyede birileri tarafından gezdirilen yaşlılar mevcut. Bu yeşil yolun diğer tarafında da geliş yolu var. Ayrıca bazı yolların kenarları bisikletliler-patenliler için özel olarak işaretlenmiş ve ayrılmış, Onların özel olarak trafik lambaları var.

j
Metro ağı çok gelişmiş,her yer metro aktarmasıyla gidebilirsiniz.Ancak peşinizde sürüklemeniz gereken bir de bavulunuz varsa, bazen onlarca merdivenden aşağı, onlarca merdiven yukarı taşımak sizi zorlayabilir.
Sinirlendirebilir.
Havasızlık ve metronun sıcaklığı sizi bayılta da bilir.

Önemli uyarı:Seyahate çıkmadan önce bavulunuzun tekerleklerini gözden geçirin, tamir ettirin!

İtalya'dayken şehir detaylı haritasını 4€'a almıştık, burada ise bedavaya verdi pansiyon görevlimiz. Hatta daha detaylısını 1€'a aldık!
Daha detaylısına ihtiyaç duyduk!

 Bir bakıma İstanbul gibi, İstanbul 5.461 km2  Barcelona 803 km2 ,Roma Bölgesi  ise 1.285,31 km2 yüzölçümüne sahip.Aslında gezilecek yerler bakımından Barcelona İstanbul'a benziyor. Roma'nın gezilecek yerleri biraz İstanbul'un Kadıköy'ü gibi,nezih ve tüm güzellikler birarada toplanmış.Vatikan bile aslında yakındı gezdiğimiz yerlere.

Barcelona'da ise o kadar uzak mesafeler ki, 2 tane T10 bileti bitirdik.Ve üstüne çok da yürüdük, o kadar çok yürüyeceğimizi bildiğimizden spor ayakkabılarımızla gitmiştik. İstanbul'da olsa kızlar arnavut taşlı yollara rağmen yine de topuklularıyla gezer. Ama Barcelona öyle mi? Herkes en rahat nasılsa öyle, kimisi deri sandaletleri, kimisi yürüyüş spor ayakkabılarıyla. Hiç o kadar kasıp da tüm dikkatleri üstüne toplayacak biçimde abartılı giyinen görmedik. Ha çok güzeller görmedik mi ? Kas geliştirmiş uzun boylu çocuklarla, yanlarında incecik sarışın kızlar, kendi güzellikleriyle dikkatleri üzerlerinde topluyorlardı. Valencia'dan döndükten sonra akşamüzeri sahilde yürümeye karar verdik, oradaki restorantlardan birinde yiyecektik. Ve ben terliklerimi giyme gafletinde bulundum. O birkaç saat içinde ayak derimi aşındırdı ve yara yaptı. Üstelik sahil kenarındaki restorantların yüzüne bakılır tarafları da yoktu. Bir tane İstanbul temalı Divan restorant vardı ki, aslında arap temalı olan bizi yine diğer ülkelere yanlış gösteren !

Ara sokaklarda yerel lezzetler denemeye çalıştık hep,genelde doyduk, damat tadınız uymuyorsa, yerel lezzetlerden çok lezzetli olmasını beklemeyin zaten ama ben mesela iki akşam somon yedim, ki biri alabalık tadındaydı, bazı balıkları çok deniz-yosun kokuyor. Ama o kadar çok çeşitli deniz ürünleri var ki.

Mesela bizde işe yeni başlayan üniversite mezunu -genelde- 1500TL alıyorsa, orda yeni başlayanlar 1000€ falanla başlıyormuş. Buna karşılık etin kilosu 7-8€, tavuk daha da ucuz. Büyük boy biralar 1-2€. Ve çeşit gözünüz görsün,Valencia'da evinde kaldığımız akrabalarımız, her akşam keyifçesine içmek için farklı bira tadıyoruz nasıl olsa ucuz dediler. Bizde Efes, Toburg falan var sadece galiba? Gerçi biz öyle her akşam içen de değiliz ..


Av.de Gaudi yolu


Hospital de la Santa Creu i Sant Pau

Bu hastaneye giden yol boyunca birçok yaşlı sağlı sollu banklara konuşlanmıştı. Yolun sağında tanesi 1€'dan empanada satan minik bir dükkan vardı, birer empanada ve icetea ile banklardan birine biz de oturarak yedik.

Yolun yukarısı hastane, aşağısı bitmeyen kilise.





İçine girmediğimiz ve dışından baksak yeter dediğim yerlerin çoğunda sıra bile yoktu .

Yandaki fotoğrafta da görüldüğü üzere motorlular ve bisikletliler sayıca çok fazla. Bizde anca bisiklet günü olursa toplanır bu kadar bisikletli. O gün ya b ir yarış olmalı ya da sağlığın önemini vurgulayan bir gün.



Bu binayı da anayola çıkmaya çalışırken sabah farkettik. Adı neydi bilmiyorum ama çok güzel . Sabah 10 ve sokaklar boş.

Yandaki resimde görüldüğü üzere yavaş yavaş Barcelona katedraline yaklaşıyoruz.
Barri Gotic denilen ve mümkün olsa her günümü bu sokaklarda geçirebileceğim kadar otantik ve tarihi dokusu olan bina görünümüyle beni benden alan mahalle.

Katedrale giriş ücretsiz ancak kulelerine öğleden sonra 2'de girilebiliyordu.
Katedralin içine girerken biraz uzun giyinmek gerekiyor, üzerinizi örteceğiniz yanınızda fularınız da yoksa tanesi 5€'a katedral öninde desen desen fular satan kadınlar mevcut.



Yine biz oradayken bir ayine denk geldik. Küçük ekranlardan içeridekileri izleyebiliyoruz.





Katedral fotoğraflarını bu kadarla sınırlıyorum.

Ordan her ayın ilk pazar günü bedava girilen Picasso müzesine doğru yol alıyoruz. Bedava girilse bile giriş bileti almak gerekiyor.Daracık sokağın sonuna kadar uzanmış bir insan kuyruğu var. Bu kuyruk binaların incecik gölgesine yapışmış, ellerindeki kağıtlardan kendilerine yel yapmaya çalışıyor. Yanımızdan geçen ve normalde müzeye girmek isteyen ama kuyruğun uzunluğundan müzeye girmekten vazgeçen insanlar , kuyruk boyunca yürüyerek biz bekleyenleri videoya alıyor. 20 dk ince uzun kuyrukta bekleyerek biletlerimizi aldık ancak girişler 1 buçuk saat sonrasınaydı.Bekleme süremizde Müzenin yanındaki hediyelik eşya bölümünde oyalandık. Çok şeker bir müzik kutusu vardı, kutunun kolunu çevirince en klasik müzikler çalıyordu. Tanesi 8€ idi. Beğendiğimiz müziği kutularda bulamadığımız için almaktan vazgeçtik. Picasso müzeleri Dünya'da sanırım iki şehirde var, biri Barcelona diğeri Paris. Bizim gittiğimizde ilk odalardaki resimler daha çok nü çizimlerdi. Oldukça açık bir şekilde +18 yaklaşımın anlatıldığı bu resimlerden eşim tiksinti duyarken, avrupa vatandaşları çocuklarına bu resimlerin sanatsal yönünü anlatıyor ve yakından gösteriyordu. Çocukları yarı utangaç yarı gülerek bakıyordu tablolara. Müze içerisinde makine ile fotoğraf çekmek yasaktı, hem ayrıca Picasso'nun binlerce resmine googleden ulaşabilirsiniz. Sanatseverler için mutlaka gidilip görülmesi gereken yerlerden biriydi bence.




Barselona'da her evin miniminnacık balkonunda en az bir saksı çiçek va.
Balkon bir adım uzunlukta, beş adım genişlikte belki, ama kaktüs va, ince uzun yapraklı bitkile va.
va da va.

Picasso müzesinden sonra Barri Gotic'te bir restorantta tapas ve tavuk söyledik, karnımızı doyurup,  odamızda birer duş alarak hazırlandık ve Camp Nou'ya gittik. Camp Nou'da neredeyse 2 saatten fazla vakit geçirdik. Sonrasında her ayın ilk pazar günü badeva olan tarih müzesine doğru yol aldık.


Oraya vardığımızda saat akşam 6 buçuktu.


Son giriş 6 imiş, bu sebeple giremedik. Ancak manzarayı ve çeşitli ülkelerden gelen aileleri seyrettik, gözlemledik.


Tekrar aşağı indiğimizde Centro Comercial Arenas de Barcelona, içine girmedik. Esas gezmek istediğimiz yerleri bile zor gezdiğimiz için terler içinde bir adımı daha zor atıyorduk. Yürümekten ve eylül olmasına rağmen sıcaktan çok yorulmuştuk.

İlk gün Sagrada Familia'nın içine girememiş, ikinci gün de bedava girebileceğim tarih müzesine yetişememiştim. Sabahları da çok erken kalkmadık şimdi koltuklarımızda dik oturup doğru konuşalım. Bildiğin 8 gibi kalkıp kahvaltı yaptık, rahat rahat çıktık yürüyerek gittik katedrale. 1 saat orda vakit kaybettik, belki daha erken çıksaydık gezmeye tarih müzesine de yetişecektik. Ya da beklentilerimi bu kadar yüksek tutmasaydım, ilk 2 günden daha tatmin olacaktım.













31 Ağustos 2016 Çarşamba

Bosna Hersek 2 günlük Gezi Planı

Ailecek gidebileceğimiz, 1 mayıs tatilini değerlendireceğimiz Bosna hersek gezi planımız var elimizde.Bu tatilde Bosna Hersek'i seçmemin sebebi eşimin vize almakla uğraşmayacak olması. Artık bıktı diyebilirim. Seneye ekstra izin almadan resmi tatillerde tatil yapmak maksadıyla 1 mayıs ve 19 mayıs tatillerine plan yapmıştım hemen, ger gör ki 19 Mayıs tatilinde kuzenimin düğünü olacakmış. Bu sebeple 1 Mayıs tatilinin Allah izin verirse gerçekleşmesini çok istiyoruz.

Pegasusla sabah uçağı 10:00'da ve 90tl indirimli olarak, tabi vergiler ve yakıt ücreti hariç!
Sonuçta iki gece kalacağımız yere 20kg bavullarla gitmeyiz, İspanya için hazırladığımız bavul bile iki kişi için 13 kg tarttık.

Havaalanından çıktığımızda arabayla 9 dk ileride Umut tüneli var. Araba bulursak gitmeyi düşünüyorum.Ki sanırım belediye otobüsleri oraya gidiyor.

103 nolu tranvayla 1,8 bosna hersek markı ücretiyle havaalanından otobüsle çarşıya kadar gidiş,



29/04/2017 Saray Bosna çarşısının gezilmesi;


2.gün Mostar'a gidiş. Otobüsle gidiş geliş birlikte alınırsa 19 bosna hersek markıymış;


3.gün Saraybosna camileri gezme;


1 mayıs günü uçağımız 13:10'da kalkıyor. 11'de orada olabilmemiz için 10'da çarşıdan otobüse binmiş olmamız lazım. Sabah 7'de uyanıp çıkarsak yukarıdaki küçük rotayı da dolaşabiliriz.

açıklama          tutar TL
2kişi gidiş10:00-11:00 geliş13:10-16:00 uçak bileti  518
2kişihavaalanı merkez ulaşımı ve mostara gidiş geliş 100
2gece2kişi konaklama ve  110
2kişi yiyecek 100
bursa-havalanı gidiş geliş 140
toplam 968

12.10.2016 EDİT:Çok istediğim bu tatili, birikimlerimizi başka yönde kullanmaya karar verdiğimizden iptal ediyorum..