Etiketler

30 Haziran 2016 Perşembe

Yüksek Lisans Başvurum

.bismillahirrahmanirrahim.

Her şey ne kadar da nasip kısmet işi..

Her ne kadar ilkokulda ve lisede başarılı olsam da;
Başarıdan kastım veli toplantılarında öğretmenlerim hep anne-babama başarılı olduğumu söyler, diğer sınıflarda bile beni örnek gösterir, tanımadığım veliler beni tanıyor olurdu. Bir şekilde sınavları da yüksek notla geçiyordum ama okullar arası sınavlara katıldığımda çok heyecanlanmıştım. Bir durgunluk gelmişti, zaten o kadar konuşkan ve sözel olarak bir konuyu önceden hazırlanmadan anlatamayan ben kendimi o yarışmalarda sudan çıkmış balık gibi hissetmiştim.

Gelgelelim üniversiteye;
İlk senenin ve  kazanmanın vermiş olduğu rahatlıkla, derslere lisedeki sınavlara hazırlanır gibi hazırlanmış ve ikinci senemde de sınıfta kalmıştım. Bütün bir sene sınıfta kalmama rağmen yaz okulu yardımıyla okulumu yarım dönem uzattım sadece. Hazırlık da okumadığım için kimya mühendisliğini 4buçuk senede 2,33 ortalama ile tamamladım.
Sınıfta kaldığım dönemde tanıştım eşimle, onunla tanıştıktan sonra derslerime daha sıkı çalıştım ve düzene oturttum. Son sene yazdığım tez çalışmam benim için bir şanstı. El işi ile çalışmalarımı laboratuvarımda yürütüyor, rahatça istediğim mozart müziklerini dinliyor, kettlede su ısıtıp kahve içiyordum. Evden getirdiğim ekmek arasını sonuçları beklerken yiyor, bazen dışarda yağan yağmur sesi ile huzurla vakit geçiriyordum. Grup arkadaşlarımın da yorumları sayesinde sonuçları anlamlandırabildik ve bir konferansta ingilizce olarak sundum. Ki; benim 2014 yds puanım 34'tü. Anlatacağım şeyleri ezberlemiştim kağıtlara bakmadan söyleyebilmek için.
Ara dönemde mezun olduktan sonra hemen işe başladım, plastik sektöründe satış mühendisi olmuştum. Bir buçuk sene çalıştıktan ve Bursa'ya evlendikten sonra yine plastik sektöründe bu sefer Bursa'da satmaya devam ettim. Evlilik döneminde olduğum için önceliğim çalışmaktı.Yüksek lisans her ne kadar çok istiyor ,yakın arkadaşlarımın çoğu yüksek lisans yapıyor olsa da, yapamamıştım.

Ta ki son bir kaç ay öncesine kadar.

Bu ay başında merak ederek üniversitelerin kimya müh.yüksek lisans alımlarına baktım. Gebze teknik üniversitesinin son başvuru tarihi kaçırmıştım. Halbuki hocalardan biri tam da benim tez çalışmamla ilgili çalışmalar yapıyordu.
Bu hafta da Bursa Teknik yüksek lisans başvuruları kabul etmeye başlayınca hemen dil sınavına girdim. Sonuç 56 puan almıştım, 5 puan düşüğü yds puan sayılıyor ki 51 puan bile benim için çok güzel.Yabancı uyruklu olarak başvuru ile ilgili soru sormaya gittiğimde öğrendiğim ise, lisans ortalamamın 2.5in altında olması dolayısıyla kesinlikle başvurulara alınmayacağım oldu. Sonra iş arkadaşlarımın da tavsiyesiyle Lif ve Polimer müh.düşünmeye  başladım.dün başvurumu yaptım ama 2014'te kendimi denemek için çok da çalışamadan girdiğim ALES puanım 71. Bu puanla yapmış olacağım başvuru kabul olunur mu bilemiyorum, başvuran diğer kişilere bağlı. Artık bu olmasa bile açık öğretime kayıt olacağım ve diğer farklı illerde bir üniversiteye daha başvuracağım.

Bugün öğrendiğim diğer şeyse konferansta ingilizce olarak sunumunu yaptığım tez çalışmamın yabancı bir bilimsel dergide yayımlandığını görmek oldu :) İnşallah bu yayımın bir faydasını görürüm ve ilerde ilk yayımıma kardeşler de gelir.

Sonucunu beklediğim diğer bir sınav da KPSS. Her ne kadar eşime destek olmak için girmiş olsam da ne puan çıkaracağımı çok merak ediyorum.

Çoluk çocuğa karışmadan mı yüksek öğretim görsem, sonra mı, öğretim sırasında mı, aslında hiç kural koymadım kendime. Hayatın akışına göre gidiyorum şuan.

Akşamları izlemek zorunda kaldığım Survivor da nihayet bittiğine göre hobim olan dikiş dikmeye devam edebilirim.

Görüşme üzere..

EDİT:01/08/2016 ales puanımın 72 olması yüzünden kazanamayacağım düşüncesiyle başvuru için gerekli transkripti almaya gitmedim.

EDİT: KPSS puanım 71.

EDİT:01/09/2016 Uludağ üni de yüksek lisans başvuruları almaya başladı, ancak mülakat tarihinde yurtdışında olacağım için başvurumu geçersiz sayacaklar. Allah'ım ne kadar da nasip kısmet işi, olmayınca olmuyor işte bazen. Seneyekilerin bütün tarihlerini not ettim, tekrar ales yds ye gireceğim

EDİT:03/10/2016 pedagojik formasyona başvurdum ve kabul edildim. Yarın kesin kayıt olmaya gideceğim.




21 Haziran 2016 Salı

Hayat COFCOF'lanmayacak kadar kısa

Bu sabah da kalktım doğum günümü cofcoflarken kendi kendime dedim ki, bugün kendimi mutlu edicem.
Haftasonundan beri hobi cofcofluyorum.
Kendime bir blüz diktim.Kardeşime de etek.
 Aslında kumaşı boyuna değil enine birleştirip dikmişim. Sonradan dikişim kendini topladı. Ben de sıcak ütü bastım. Neticesinde fırfırlı bir etek çıktı ortaya, abla kardeş bir örnek kumaştan giyincez bu haftasonu iftarda. Detaylar  olmayan snapchatimde dsfdgffggfg.
Bu hafta da akşamleyin çay keyfi yaparkene ağzımız tatlansın diyene iki renkli kurabiye ve tuzlu kurabiye yaptım .
Poğaça da yaptım ama sadece ben yiyorum şuan.
Dün akşam da pasta almaya gerek yok ama ben DONUT istiyorum dedim. Çünkü İstanbul'da canım ne zaman  donut istese giderdim Vialende alırdım DONUT'umu. Canım DONUM'um. (yalan) Ama koskoca Bursa'da donut bulamadık. Ben de dün akşam kendim yapıverdim. Detaylar az sonra fefewrewwsqewera.

Ve ekler kek yaptım. 


Şaka maka giderek ev kadını mı oluyorum ben yiaaaaaa ? Hayat beni COFCOF'lama :O

Ellerimi meşgul etmek ve aynı şeyi tekrar ederek kendi kendimi meşgul etmek beni rahatlatıyor. Bu yüzden tv karşısında ligleri izlemek yerine artık kendi kendimi meşgul etmeye karar verdim. Gelin dediğin biraz COFCOF olur dimi ?

Herkese hayırlı ramazanlar dilerim.

Bugün Benim Doğum Günüm

21 haziran en uzun gündüzün olduğu gündür. Gündönümüdür.

Olaylar

Doğumlar[değiştir | kaynağı değiştir]


Bugün bana neler hediye edildi?

Bugün bana huzurlu ve sağlıklı bir yaşam daha hediye edildi.
Bugün de sabah sağlıkla uyandım ve işime kazasız belasız gelebildim.
Bugün yaptığım davranışların başkalarını kırdığını görmedim.
Bugün de hayatta sevdiğim en yakın kişiler- ailem - hayatta.
Bugün de evim var, evimde yiyeceğim, giyecek bir sürü kıyafetim.
Kayınvalidem kahvaltılık tabak hediye etti.
Eşim de galiba çiçek hediye gönderdi. Ya istemiyorum çiçek ! 

yine mi çiçek. -_-

14 Haziran 2016 Salı

İtalya Gezisi Notları

1.günümüz: 

Gece düğünümüz bitmiş ve sabah uçağımız 10 buçukta Sabiha Gökçen'den kalkacaktı. Bursa'dan oraya 3 saatte gidecektik ve sabah 5teki otobüslere kişi başı 30 lira vererek bindik. Yolculardan biri yetişemeyince feribota kadar bir arkadaşının arabasıyla gelip, feribotta bize yetişti. Otobüs şoförümüze taksiyle geldiğini ve yol parasını istediğini söyledi. Ben o sırada uyukluyordum ama şoförümüz delirip psikolojisi bozulunca bağırıp çağırmaya yeter artık bırakcam otobüsü  de deyince uyandım. Şoförümüz sakinleşti ve biz havaalanına vardık

Çok kalabalıktı. Havaalanına giriş işlemleri, iç hatlar-dış hatlar, check-in işlemleri, yurt dışı harç parası yatırmak bavulu bırakmak... Bavulu bırakmak mı ? Gerekli değilse asla! Bizim bavulumuz mucizevi bir şekilde 8 kg civarıydı ve istersek yanımıza alabiliyorduk..Almadık. Eşim çok heyecanlıydı. Yunanistan multi vizesiyle ilk girişini İtalya'ya yapmayı deneyecekti.Ama sıkıntısız geçtik çok şükür.

Uçak biletlerimiz Sabiha Gökçen havaalanından 12:00'de kalkıyordu ve iki kişi gidiş geliş toplam 1086TL ödemiştik.

Gerekli tüm evraklar kol çantamdaydı. O kol çantasını tüm gezi boyunca taşıdım taşıdım. İçinde gezi planıyla ilgili blog çıktıları, aldığımız tüm biletlerin çıktıları, kalacağımız otelin rezervasyon çıktıları.Tüm paramız, kimliklerimiz,pasaportlarımız herşeyimiz.Uçak biletini , vatikan gezisi biletini,havaalanından şehir merkezine otobüs biletini ve  roma-floransa arasındaki tren biletini önceden ödemiştim. Yeme-içme ve konaklama için yanımızda 1000 € vardı. Ve bunun 570€ kadarı konaklamaya verilecekti :)

İtalya ile türkiye arasında 1 saat fark var. Biz oraya indiğimizde saat 13:30 olması gerekiyorsa , saat orda 12:30'du . Bu harika birşeydi. Bavulumuzu alacağımız yeri aradık, THY nın küçücük bir yeri vardı, Pegasus galiba yazmıyordu bile. Anca uçuş numaramızdan hangi yerden bavulu alacağımızı akıl edip bavulumuzu da aldık. Sıra geldi otobüsü bulmaya. Sora sora bağdat bulunurmuş, otobüste yer olduğu için anında otobüse de binebildik. Halbuki biletleri alırken saatleri ince uzun düşünüp sonra almıştım. Saat kaçta ineriz, otobüsü bulana kadar kaç dk geçer vs. Hiç sorun olmadı.Otobüs yolculuğumuz da bizim için heyecan vericiydi. Ben hep Bulgaristan ile Türkiye arasında gidip gelmiş biri olarak Roma bana rüya gibi geliyordu. Gerçek değildi orada bulunmamız. Birkaç saat içerisinde farklı bir şehirde olabilmek çok heyecan vericiydi. Tren istasyonunda indik otobüsten. İstasyonda büyük bir market vardı, ilk işimiz içme suyu almak oldu. ama aldığımız sular maden sulu suymuş meğerse. Eşim içemedi :D Roma sokak başlarında çok çeşme olması dolayısıyla elimizde şişelerle dolaşmayı planlamıştık zaten .

Bende google map'ten screenshot aldığım roma haritası vardı. Haritadan kalacağımız pansiyonu bulmak bizi oldukça zorladı , minicik haritamızda ne sokak adı vardı ne bişey. Halbuki her binanın üzerinde hangi cadde sokak olduğu yazıyor, keşke bir de haritamız olsa adamakıllı. Nitekim sonraki gün 4€'muza kıyıp alacağız. Otel rezervasyon çıktımızda yazıyordu adres neyseki, ana cadde üzerinden bir sokak içinde ve çıkmaz sokağa gelmiştik, avlu şeklinde bir boşluktu ve binaların kapıları vardı, otel motel yoktu. Pansiyonun numarasına göre önünde durduğumuz binanın kapısının önündeyken farkettik ki, pansiyonumuz bir kattan ibaretmiş. Eşim sen nereye getirdin beni böyle diyerek isyan ediyordu. Aşağıdan zile basarak bir bayanla konuştum. Adımı anladı :D yukarı çıktık, bize tam 4 anahtar verdi, dış kapı, asansör, katın kapısı ve odamızın kapısı. Gecelik vergimizi deödedik, bize internet şifresi ile kahvaltı yapacağımız cafe için kupon verdi ve gitti.

Biraz soluklandık, hazırlandık ve çıktık dışarı, kadın bize beyaz atların olduğu bir yapının meydan olduğunu ve Kolezyumun bunun arkasında kaldığını anlatmıştı. Bulduk ve gittik, Kolezyuma doğru giderken bir yandan da videolar çekiyorduk, mutluluk heyecan ve şaşkınlık, gerçekten o mekanda olmamız, derken ekrana Kolezyum da girdi ! Romadaki bütün binaların boyu belli bir kata kadardır. Gökdelenler kuleler yoktur. Bu alçak binalar arasında Katedrallerin ve tarihi yapıların yükselişi onları daha görkemli kılıyor. Kolezyum her ayın ilk pazar günü bedava girişliydi. Ancak girişler akşam 6ya kadardı. Biz gittiğimizde kolezyuma giren çıkan kimseyi göremedik, ancak içinde dolaşanları görebiliyorduk. Girişi bulduk ve rica ettik girebilmeyi, izin verdiler ve girdik :)  İstanbul'daki surlara çok benziyor, ancak işte yabancı bir ülkede olmanın frekansı bizi etkilemişti.

Elimizde hala minicik map ekranı çıktısıyla bu sefer yemek yiyeceğimiz yeri bulmaya çalıştık. Önceden hem uygun fiyatlı hem de çok lezzetli olan mekanların adreslerini kaydetmiş, ille de oralarda yemek yiyeceğiz diye şart koşmuştum. Ancak yürü yürü bulamadık ! Oradaki büfelerde hep endonezyalılar (galiba) çalışıyordu, birine adres sorduk haritayı göstererek, biz neredeyiz dedik, baktı baktı, haritamızı tam ters çevirdi ve haritanın dışındaki hayali bir yeri gösterdi :D Haritanın dışına çıkmışız. Ahhhhhh! tamam pes dedik ve yine uygun fiyatlı başka küçücük bir yere girdik. iki şarap pizza makarna aldık ve 17 eur ödedik. 

O akşam gezine gezine pansiyonumuzu bulabildik. Ancak dış kapıyı anahtar ile açmayı beceremedik :D Malesef pansiyon sahibi bayanı rahatsız etmek durumunda kaldık. Evet , biz de artık oradaki herkes gibi kibarlaşmıştık.





Biz eylül başında gittiğimiz için bana oraları dolaşmak için bir çift sandalet yetmişti. Tek kötü yanı düz ve inca taban ayakkabıların topuklarımı acıtması. O kadar çok yürüdükki, sonrasında telefondan baktığımızda 90 km yürümüşüz, bazen ayaklarım artık çok acıyor yürüyemeyeğim dediğim olmuştu.

Metro biletleri tek kullanım 1,5€, biz de sadece Vatikan'a giriş için kullandık zaten. Gerçekten de bloglarda okuduğum gibi Vatikan etrafında mahşer günü gibi, eskilerdeki halk ekmek sıraları gibi müthiş bir kalabalık vardı. Biletimiz var diye o kalabalığı geçtik , geçtik. Eşim bloglarda okuduğu gibi, kalabalığı geçerken el salladı onlara.
Vatikan'a girişte size rehberlik etmeyen isteyen çok fazla kişi bekliyor. İçlerinde Türkçe bilenler de mevcut. Biz kendi kendimize gezeriz bize yeter  diyerek rehber hizmeti almadık. Sabah kahvaltı yaparak gittiğimiz için Vatikan içerisinde birşey yemedik, ama kafeteryalar mevcut. Direk sanat galerilerine daldık, önce heykeller heykeller, sonra duvar halılar, yer gök tavan tablolar..
Tamam kalabalıkla birlikte gezdik ama yine de çok güzeldi, istediğimiz yer durup fotoğraf çekinebildik sonuçta. Kalabalık bizi İstanbul metrobüsünde gibi nehrin akışına bırakıp koyverip gitmemize sebep olacak akıntıda değildi. Olabilecek şeyler bu kalabalıklar.
Vatikan dışında tezgahlara dizilmiş 1€luk hediyelik eşyalar vardı, bulup bulabileceğimiz en ucuz hediyelik eşyalar burda olduğu için beğenebildiğimizi aldık.

Floransaya gidişimiz tam bir macera..Çakallık edeyim derken korkudan nasıl trenin kapısında gittiğimi sonra anlatacağım..


Oruç tutmak

Razamanın 9.günündeyiz. Normalde düşük tansiyonum vardır, sabahları işe giderken minibüste otobüste ayakta kalırsam, gözlerim kararır, midem bulanır, yere çömelirdim. Ancak şuan Bursa'dayım ve her sabah minibüste boş yer oluyor allaha şükür. Bu bazen iki lokma yesem de olurdu yemesem de.
Oruç tutacağım ilk günün gecesinde zaten misafirlerle 12lere kadar oturmuş, yemek sonrası çay keyfi ve ikramlarla karnımı doldurmuştum. Başlangıçta 53,5kg iken, bugünlerde 52,3kg civarındayım.ilk sahurlara hiç kalkmadım ve ilk gün kolay geçmişti. Gün içerisinde sıkılırsam açlık ve susuzluk aklıma geliyor. Ama normalde de sabah kahvaltı yapamadığım zamanlarda öğlen yemek vakti olan 12:30 a kadar birşey yemeden durabiliyordum. Amma velakin halsizlik , baş ağrısı, göz kapaklarında düşüklük,bazı şeyleri birbirine karıştırma gibi durumlar baş gösteriyor. iftarı bir bardak suyu lıkır lıkır içerek açıyorum. Ardından sıcak bir çorba içiyorum. Ah geçen akşam ki tarhana çorbası ne güzeldi.. Hemen tarifini vereyim de nasiplenin:

3-4 yemek kaşığı dolusu tarhana
1 paket domates çorbası
3 yemek kaşığı köy tereyağı
kırmızı toz biber
tuz
bir tencerelik su
2 kaşık arpa şehriye

Tadı damağımda kaldı.

Sahura kalkmaya başlamamın en önemli nedeni evimizde köy yumurtası olması. Kendi köyümüzden serbestçe dolaşan ve beslenen devasa büyüklükteki tavukların kahverengi yumurtaları.. Hepsi farklı farklı boylarda. Ordaki tavuklar Türkiyedeki hindilerle aynı boyda. İşte bu doğal tavukların yumurtalarından beslenip sağlıklı ve tok kalabilmek için sahura kalkıyorum. Ayrıca evdeki meyvelerden akşam yiyemeden yattıysam o gün çok canım çekiyor :D sahura kalkıp akşam yiyemediğim ne varsa- kahvaltılık şeklinde yiyorum.

En çok canımın çektiği şeylerden biri de gündüz yaptığım kahve keyfim.

Halbuki bütün gün işte  serin odada oturarak çalışıyorum.
Ramazanın ve oruç tutmanın anlamı neydi? Oruç tutarken ayrı lezzet duyuyorum. Kendi adıma konuşayım, muhtaçlara yardım yapmıyorum hala. Sokaklarda o kadar çok suriyeli ve dilenci var ki. Suriyeliler artık dilencilerle aynı cümle içerisinde geçiyor ne yazık ki. Bu ramazan gününde hala lezzetli yemek fotoğrafı paylaşanlar var; hatta ramazanın ıssızlığından yararlanıp tatile denize gidenler ve paylaşımları, aslında beni rahatsız ediyor.
Ramazan ramazan insanların sokakta sigara içmeleri beni rahatsız ediyor.

Bugün de güzel Bursam yağmurlu.Hava biraz serinledi ve iyi geldi.Geçen haftaki 20 adet küçük şiddetli depremlerin anlamı neydi acaba? Konuştuğum bazı kişiler, büyük deprem olmasındansa yer kabuğunun küçük küçük çatlaması daha iyi diyor. Bilemiyorum.

Paylaşımların daha da artacağı ve orucun manasının tam olarak içimize işleyeceği nice günler diliyorum.