Etiketler

14 Haziran 2016 Salı

İtalya Gezisi Notları

1.günümüz: 

Gece düğünümüz bitmiş ve sabah uçağımız 10 buçukta Sabiha Gökçen'den kalkacaktı. Bursa'dan oraya 3 saatte gidecektik ve sabah 5teki otobüslere kişi başı 30 lira vererek bindik. Yolculardan biri yetişemeyince feribota kadar bir arkadaşının arabasıyla gelip, feribotta bize yetişti. Otobüs şoförümüze taksiyle geldiğini ve yol parasını istediğini söyledi. Ben o sırada uyukluyordum ama şoförümüz delirip psikolojisi bozulunca bağırıp çağırmaya yeter artık bırakcam otobüsü  de deyince uyandım. Şoförümüz sakinleşti ve biz havaalanına vardık

Çok kalabalıktı. Havaalanına giriş işlemleri, iç hatlar-dış hatlar, check-in işlemleri, yurt dışı harç parası yatırmak bavulu bırakmak... Bavulu bırakmak mı ? Gerekli değilse asla! Bizim bavulumuz mucizevi bir şekilde 8 kg civarıydı ve istersek yanımıza alabiliyorduk..Almadık. Eşim çok heyecanlıydı. Yunanistan multi vizesiyle ilk girişini İtalya'ya yapmayı deneyecekti.Ama sıkıntısız geçtik çok şükür.

Uçak biletlerimiz Sabiha Gökçen havaalanından 12:00'de kalkıyordu ve iki kişi gidiş geliş toplam 1086TL ödemiştik.

Gerekli tüm evraklar kol çantamdaydı. O kol çantasını tüm gezi boyunca taşıdım taşıdım. İçinde gezi planıyla ilgili blog çıktıları, aldığımız tüm biletlerin çıktıları, kalacağımız otelin rezervasyon çıktıları.Tüm paramız, kimliklerimiz,pasaportlarımız herşeyimiz.Uçak biletini , vatikan gezisi biletini,havaalanından şehir merkezine otobüs biletini ve  roma-floransa arasındaki tren biletini önceden ödemiştim. Yeme-içme ve konaklama için yanımızda 1000 € vardı. Ve bunun 570€ kadarı konaklamaya verilecekti :)

İtalya ile türkiye arasında 1 saat fark var. Biz oraya indiğimizde saat 13:30 olması gerekiyorsa , saat orda 12:30'du . Bu harika birşeydi. Bavulumuzu alacağımız yeri aradık, THY nın küçücük bir yeri vardı, Pegasus galiba yazmıyordu bile. Anca uçuş numaramızdan hangi yerden bavulu alacağımızı akıl edip bavulumuzu da aldık. Sıra geldi otobüsü bulmaya. Sora sora bağdat bulunurmuş, otobüste yer olduğu için anında otobüse de binebildik. Halbuki biletleri alırken saatleri ince uzun düşünüp sonra almıştım. Saat kaçta ineriz, otobüsü bulana kadar kaç dk geçer vs. Hiç sorun olmadı.Otobüs yolculuğumuz da bizim için heyecan vericiydi. Ben hep Bulgaristan ile Türkiye arasında gidip gelmiş biri olarak Roma bana rüya gibi geliyordu. Gerçek değildi orada bulunmamız. Birkaç saat içerisinde farklı bir şehirde olabilmek çok heyecan vericiydi. Tren istasyonunda indik otobüsten. İstasyonda büyük bir market vardı, ilk işimiz içme suyu almak oldu. ama aldığımız sular maden sulu suymuş meğerse. Eşim içemedi :D Roma sokak başlarında çok çeşme olması dolayısıyla elimizde şişelerle dolaşmayı planlamıştık zaten .

Bende google map'ten screenshot aldığım roma haritası vardı. Haritadan kalacağımız pansiyonu bulmak bizi oldukça zorladı , minicik haritamızda ne sokak adı vardı ne bişey. Halbuki her binanın üzerinde hangi cadde sokak olduğu yazıyor, keşke bir de haritamız olsa adamakıllı. Nitekim sonraki gün 4€'muza kıyıp alacağız. Otel rezervasyon çıktımızda yazıyordu adres neyseki, ana cadde üzerinden bir sokak içinde ve çıkmaz sokağa gelmiştik, avlu şeklinde bir boşluktu ve binaların kapıları vardı, otel motel yoktu. Pansiyonun numarasına göre önünde durduğumuz binanın kapısının önündeyken farkettik ki, pansiyonumuz bir kattan ibaretmiş. Eşim sen nereye getirdin beni böyle diyerek isyan ediyordu. Aşağıdan zile basarak bir bayanla konuştum. Adımı anladı :D yukarı çıktık, bize tam 4 anahtar verdi, dış kapı, asansör, katın kapısı ve odamızın kapısı. Gecelik vergimizi deödedik, bize internet şifresi ile kahvaltı yapacağımız cafe için kupon verdi ve gitti.

Biraz soluklandık, hazırlandık ve çıktık dışarı, kadın bize beyaz atların olduğu bir yapının meydan olduğunu ve Kolezyumun bunun arkasında kaldığını anlatmıştı. Bulduk ve gittik, Kolezyuma doğru giderken bir yandan da videolar çekiyorduk, mutluluk heyecan ve şaşkınlık, gerçekten o mekanda olmamız, derken ekrana Kolezyum da girdi ! Romadaki bütün binaların boyu belli bir kata kadardır. Gökdelenler kuleler yoktur. Bu alçak binalar arasında Katedrallerin ve tarihi yapıların yükselişi onları daha görkemli kılıyor. Kolezyum her ayın ilk pazar günü bedava girişliydi. Ancak girişler akşam 6ya kadardı. Biz gittiğimizde kolezyuma giren çıkan kimseyi göremedik, ancak içinde dolaşanları görebiliyorduk. Girişi bulduk ve rica ettik girebilmeyi, izin verdiler ve girdik :)  İstanbul'daki surlara çok benziyor, ancak işte yabancı bir ülkede olmanın frekansı bizi etkilemişti.

Elimizde hala minicik map ekranı çıktısıyla bu sefer yemek yiyeceğimiz yeri bulmaya çalıştık. Önceden hem uygun fiyatlı hem de çok lezzetli olan mekanların adreslerini kaydetmiş, ille de oralarda yemek yiyeceğiz diye şart koşmuştum. Ancak yürü yürü bulamadık ! Oradaki büfelerde hep endonezyalılar (galiba) çalışıyordu, birine adres sorduk haritayı göstererek, biz neredeyiz dedik, baktı baktı, haritamızı tam ters çevirdi ve haritanın dışındaki hayali bir yeri gösterdi :D Haritanın dışına çıkmışız. Ahhhhhh! tamam pes dedik ve yine uygun fiyatlı başka küçücük bir yere girdik. iki şarap pizza makarna aldık ve 17 eur ödedik. 

O akşam gezine gezine pansiyonumuzu bulabildik. Ancak dış kapıyı anahtar ile açmayı beceremedik :D Malesef pansiyon sahibi bayanı rahatsız etmek durumunda kaldık. Evet , biz de artık oradaki herkes gibi kibarlaşmıştık.





Biz eylül başında gittiğimiz için bana oraları dolaşmak için bir çift sandalet yetmişti. Tek kötü yanı düz ve inca taban ayakkabıların topuklarımı acıtması. O kadar çok yürüdükki, sonrasında telefondan baktığımızda 90 km yürümüşüz, bazen ayaklarım artık çok acıyor yürüyemeyeğim dediğim olmuştu.

Metro biletleri tek kullanım 1,5€, biz de sadece Vatikan'a giriş için kullandık zaten. Gerçekten de bloglarda okuduğum gibi Vatikan etrafında mahşer günü gibi, eskilerdeki halk ekmek sıraları gibi müthiş bir kalabalık vardı. Biletimiz var diye o kalabalığı geçtik , geçtik. Eşim bloglarda okuduğu gibi, kalabalığı geçerken el salladı onlara.
Vatikan'a girişte size rehberlik etmeyen isteyen çok fazla kişi bekliyor. İçlerinde Türkçe bilenler de mevcut. Biz kendi kendimize gezeriz bize yeter  diyerek rehber hizmeti almadık. Sabah kahvaltı yaparak gittiğimiz için Vatikan içerisinde birşey yemedik, ama kafeteryalar mevcut. Direk sanat galerilerine daldık, önce heykeller heykeller, sonra duvar halılar, yer gök tavan tablolar..
Tamam kalabalıkla birlikte gezdik ama yine de çok güzeldi, istediğimiz yer durup fotoğraf çekinebildik sonuçta. Kalabalık bizi İstanbul metrobüsünde gibi nehrin akışına bırakıp koyverip gitmemize sebep olacak akıntıda değildi. Olabilecek şeyler bu kalabalıklar.
Vatikan dışında tezgahlara dizilmiş 1€luk hediyelik eşyalar vardı, bulup bulabileceğimiz en ucuz hediyelik eşyalar burda olduğu için beğenebildiğimizi aldık.

Floransaya gidişimiz tam bir macera..Çakallık edeyim derken korkudan nasıl trenin kapısında gittiğimi sonra anlatacağım..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder