Etiketler

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Gölyazı

Soğuk bir kıştan bahara geçiş günüydü.

Eve kardeşim ve en yakın iki arkadaşımızı yatılı çağırmıştık..

Gezmeye gidelim dedik, Gölyazına gittik.. Güzel fotoğraflar çekinecektik.. Hatta kardeşim ince giyinmişti, önü her daim açık olurdu, fermuarımı ağzıma kadar kapatan benim aksime..

Gölyazına yarım saatlik bir yoldan sonra vardığımızda esen yelden korunarak bir küçük kahveye sığınmış, birer türk kahvesi içmiştik, kısa bir bakındıktan ve yağmaya başlayan yağmurun da etkisiyle adeta kovmuştuk kendi kendimizi.

O gün Gölyazından nasiplenme günü değilmiş.

Gölyazından nasiplenme günü dünmüş. 

Yarın yokmuş gibi temmuz ayının son günü, haftanın da son günü olan o pazar günü, o sıcak hamam günü, o bronzlaşma, tuzlu tuzlu terleme günüymüş Gölyazını gezme günü.

Arabayla yine yoldaydık, ablam eniştem yeğen biz, Gölyazına girmeye az kala polis bizi durdurdu, sola doğru arabayı park etmemizi söyledi. Bir anlam veremesem de , soldaki yüzbin tane park eden arabayı görünce dedim  tamam.

Bedava servislerle aşağıdaki haritada işaretlediğim yere kadar geldik.


Baktığınızda gölyazı yarım saatte turlanacak bir köy. Kiliseden merkeze gidene kadar  yol boyunca herkes evinin önüne bahçesinden topladığı incirleri, erikleri dizmiş satıyor. Yol boyunca sağda el yapımı yiyecek ve hediyelik eşyaların satıldığı minik kulübeler bile kondurulmuş.

Yeni camiinin oraya geldiğinizde ağaçlar altında genişçe bir alana kurulu masalar ve belediyenin getirdiği devasa sandalyeler ile açık hava kahvesine buyur ediliyorsunuz. Çayın tanesinin güncel fiyatı 50 kuruş.

Sahilde bir çok tekne gezisi düzenleyen yerli var, kişi başı 15 tlden sahilde tur atabilirsiniz.

Minik adayı turladıktan ve artık iyice güneşte yanıp kavrulduktan sonra dönüş yoluna geçtik.

Sağda tiyatro levhasını görünce yeğenimiz oraya gitmek istedi;
ancak ilerde bizi bekleyen pek birşey yoktu,
ama yolumuzda,
kimsenin bahçesinin sınırları içinde olmayıp dalları olgun incirlerle dolu ağaçlar..

Ablamlar incir ağaçlarının kendiliğinden orada büyüdüğünü söyleyerek birkaç tane kopardılar yedik. Birininse umarım hakkını helal eder, dönüş yolunda da bol makyajlı 3 kızdan oluşan bir grup da ellerinde 5-6 tane incir olduklarını gördüğümüzde, bir tanesi bize de ikram etmek için elini uzattı, teşekkür ettik.
Demdere biz de kopardık dedik.

Yolun ilerisinde satanlardan birinden alalım dedim, Güzelyalı pazar pazarında incir yoktu çünkü.
Soldaki sıra sıra dizilmiş incirlere doğru yöneldim. Yaşlı bir amca artık umudunu kesmiş, içeri evine giriyor olacak.

'Amca kilosu kaç para?' diye seslendim,

Amca hemen döndü, 'Sabahtan beri 6'ya veriyorum ama 5 olur' dedi,

Poşet istedik, doldurmaya başladık. 'Bahçemden topladım bunları' dedi ve ikram da etti. İncirler o kadar ballıydı ki, yutkunduktan sonra genzimizde şekerli tadı yaktı bile. Biz alırken kalabalık ettiğimiz için başkaları da geldi ve kapış kapış incir almaya başladılar. 

Amca bir anda incirlerini satmış oldu.

İlk başta yere kurulu o tezgahta bir tane bile boşluk yoktu, amcanın o gün şanslı günüymüş.

Bu bir satış taktiğidir de aynı zamanda.

Organik incir yemek isteyenler, hem gidip ucuz çay içerler, hem manzara seyrederler.

Hepinize helal lokma yiyeceğiniz nice günler dilerim..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder