İtalya benim gerçek anlamda ilk kez yurtdışı deneyimim olmuştu. Daha önce defalarca Bulgaristan'a gitmiş olmama rağmen, farklı bir ülke olarak ben İtalya'yı seçmiştim.
İtalyan bir arkadaşımla 5 senedir arkadaşız. İtalyan şarkıları severiz, eski italyan şarkıları özellikle Boncornotalya boncornomariyaaaaa gibi şarkıları kardeşimle nasıl söyleneceğini bir kağıda yazıp söylerdik.Ben küçükken balayına etraftan duyduğum kadarıyla çiftler antalyaya vs.denize giderdi.Parası olanlar veya ünlülerden balayına Venediğe gidenleri duyardık, romantizm şehri venedik, ünlü roma, pisa kulesi, bunlar avrupa seyahatinde mutlaka ziyaret edilecek yerler listesinde başı çekerdi. Çoğu filmlerin sahnelendiği bu şehirlere gitmek artık o kadar da gözümüzde büyütülecek bir sorun değildi. Çifte vatandaşlığım vardı, eşim de vize aldıktan sonra uygun bütçeli bir gezi ayarlayabilirdim.
Gezi planıma 1 sene önceden başladım. Aslında 1 sene öncesine kadar nereye gideceğime kesin karar verdim ve sonrasında Booking.com'dan otel rezervasyonları yaptım. Bu rezervasyonların hepsi ücretsiz olarak iptal edilebiliyordu. Bu sayede kendimi garantiye alabildim ve en düşük fiyatı seçebildim.
Boş zamanlarımı İtalya ile ilgili bloglar okuyarak geçirdim. Giden gezen herkesin bloğunu okudum. Aslında eşim yalnız başımıza gitme taraftarı değildi, gideceksek turla gitmeliydik. Yunanistan'a adalardan birine gidecektik,ama deniz tatili istemiyordum. İtalya'ya gitme fikri; ben yanlışlıkla bir otele iadesiz rezervasyon yapınca kesinleşmişti.. :)Biz önce balayı yapacağımız yeri, sonra zamanını sonra da düğün tarihini kararlaştırdık :D Araya da nişanı sıkıştırıverdik.
Eylül ayı İtalya'yı gezmek için en ideal aylardan biri idi. Biz de eylül başında gitmeye karar vermiştik. Artık küresel ısınma olduğundan dolayı,temmuz ağustos cehennem sıcağı altında geçiyor. Eylül ayı ise ortalarına kadar sıcak ve ılık arası gezmeye müsait baymayan bir hava içeriyor. İşte biz eylül akşamlarında eşimle roma sokaklarında gezerken :) ne üşüdük ne terledik.
Bütçe planımıza göre , her şeyi satışa sunulur sunulmaz almalıydık. Çünkü en ucuz fiyatlar ilk satılırken oluyor, sonra tarih yaklaştıkça giderek yükseliyordu.
Kalacağımız oteli seçerken her siteden ayrıntılı fotoğrafları inceledim, orada kalanların yorumlarını okudum. Tripadvisor'da turistlerin çekip koyduğu fotoğraflar daha fazla vardı. Böylelikle Roma ve Floransa için oteller seçtim beğendim. ilk 2 akşam Roma'da Romacentrarte,sonraki 2 akşam Floransa'da Hotel Bigallo, son akşam harika bir odası olan Pantheon Relais'te. Tren garına,gezilecek merkezi yerlere ve ana caddeye yakın olmasına, özel banyosu,kahvaltısı olmasına dikkat ettim.
Neden sadece Roma ve Floransa? 5 gece gibi kısa bir süreliğine kalacaktık, birbirine yakın iki il olarak bunlar vardı. Aslında günübirlik Venedik'e gitsek mi diye çokça düşünüp sonra balayımızı yollarda geçirmeyelim diyerek vazgeçtik.Venedik de çok güzel fotoğraflarına bakarak, ama pahalı da. İki gece Roma, iki gece Floransa , son gece de Roma diyerek otelleri kesin olarak rezerve etmiştim.
Yanlışlıkla geri ödemesiz, iadesiz bir otele rezervasyon yaptığımda , kartımı iptal ettim. Hatta bu gibi işler için bir tane kredi kartım bulunmakta :D
Pegasus bize en uygun uçak bileti fiyatı sunan şirketti. Hem tek aktarma hem de istediğimiz saatlerde olmak üzere, eylül tarihinin biletleri satışa açılır açılmaz biletlerimizi aldık. Zira her saat bilet fiyatları artıyordu. Promosyonlu biletler çok çabuk tükeniyordu.
En uygun otel rezervasyonum ile kahvaltı tamamdı. Uçak biletleri de tamamdı. Peki havaalanından merkeze nasıl gidecektik? En uygun yolun otobüsle gitmek olduğunu okuyunca gitmeden önce otobüs biletlerini de aldım. Uçaktan kaçta ineriz, araya kaç dk serbest zaman koymalıyım ..vs gibi planları da göz ününde bulundurarak kişibaşı 4er € dan gidiş geliş biletlerimizi aldım.
Roma'dan Floransa'ya gitmek için en uygun seçenek trenle seyahatti. Yine 9 € gibi fiyata bilet bulabiliyordum. Ancak bu biletler otel ve uçak biletleri gibi o kadar erkenden satışa sunulmuyordu. 3 ay öncesinden sisteme giriliyordu. Böylelikle 3 ay varken biletleri de aldım. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus var. Roma'dan direk 'Firenze Duomo' merkeze biletler 9 € değildi. 9 € olanlar Firenze Rifredi durağına kadar gidiyordu. Ki ben de Rifredi durağına giden biletlerden aldım. Bloglardan okuduğuma göre trene bir kere girdikten sonra pek kontrol edilmiyordu. Ve tren rayları Rifredi'den Santa Maria Novella durağına doğru uzanıyordu haritaya göre. Buna güvenerek Rifredi aldım. O gün gelip çattığında Eşimle ben Rifredi durağında inmedik. İnmedik ve tren bizi dağ bayır yeşilliklere doğru götürdü. Bir türlü güzel bir yerleşim merkezine gelmiyorduk. Trenin nereye gittiğini yolculara sormaya çalıştım, çekik gözlü bir yolcu ingilizce bilmediğini söyledi. İtalyanlar da ingilizce bilmiyordu! Haritadan işaretlerle derdimi anlatmaya çalıştım. Kendimi durağımı kaçırmış biri gibi gösterdim. O sırada minik şeytanlığımı anlatacak kadar ingilizcem zaten yoktu :D Meğer trenimiz Bologna'ya gidiyormuş ve artık hava kararmış, biz ilk defa geldiğimiz ve dilini bilmediğimiz bir ülkede otel rezervasyonumuzun olmadığı bir şehre doğru gidiyorduk. Aslında dağ bayır yeşillikler çok güzeldi, ama o kadar kendimi strese sokmuştum ki keyfini çıkaramadım. 9€ ya aldığımız biletler heba oldu. Gündüz olsa Bologna'yı da gezerdik, ama oraya gidince çok sık Firenze'ye giden seferler olduğunu görüp yatıştık. Tanesi 27€ dan dönüş bileti bulabildik.Ve otelimize gece 10-10buçuklarda giriş yapabildik. Bir daha şeytanlık mı asla ! :)
Ulaşım ve konaklamalar hazır olduğuna göre artık nereler gezilecek, nerelerde yemek yiyeceğiz bunları araştırmaya gelmişti sıra.Bazı kiliselere giriş ücretsizken, çoğu ünlü yerlere girişler ücretliydi.
Özellikle kolezyum ve yanındaki surlu tarihi yapı ücretliydi. Ama her ayın ilk pazar günü giriş ücretsizdi. Ve biz eylül ayının ilk pazar günü orada olacaktık. Ancak Kolezyumun da bir kapanma saati vardı, bakalım yetişebilecekmiydik ? :)
Para verip de girmeye değer olan en önemli yer de Vatikan'dı. Vatikan'la ilgili halk ekmek sırası kuyruğunun ne kadar meşhur olduğunu okumuştum. Önceden biletimi aldım. Hatta bu bilet Floransa'ya gideceğimiz günün sabahına alınmıştı. Öğleden sonra da Floransa'ya gidecektik. Meğer o gün ne kadar dolu ve atraksiyonlu geçmiş. Şimdi her gün ması başı işe gidip geldiğimi düşününce..
Otelimizden Vatikan'a metro ile gidecektik. Metro bileti tek kullanımlık 1,5€. O metroya göre bizim metrolarımız daha ferah ve daha yeni görünümlü.
Roma için başka bir yere daha bilet almadım, orada bedava da gezilecek çok yer vardı. Gidip gezip gördükten sonra bile diyebiliyorum, sadece sokaklarını gezmek, ara sokaklara dalmak, her sokak başına yapılmış heykeller, binaların estetikliği bizi gönlümüzden okla vurmuştu. Bedava girebileceğiniz her yere girin ! Mesela ikinci günümüzde Via Delle Quattro Fontane'den İspanyol Merdivenlerine doğru yürüyorduk. Ve National Gallery diye yazılı olan bir yer keşfettik (?) ya da farkına vardık diyelim :) Bu sanat galerisinde o gün hiç bir etkinlik yoktu ama çok güzel bir bahçesi ve binanın koridorunda çok güzel heykeller vardı. O koridoru geçtik ve merdivenlerden yukarı çıkınca çok güzel bir bahçeye girmiş olduk. Burası Frances Hodgson Burnett 'in Gizli Bahçe romanında tasvir ettiği gibi gerçekten gizli bir bahçeydi bizim için. Biz yeni evlenmiş ve ilk defa bir başımıza özgürce seyahat eden bir çift olarak o bahçede dolaşmak çok güzel bir anıydı. Gelip de burada ne yapıyorsunuz diye soran bir Gargamel, ya da bize kötü bakışlar atan hiç kro olmadı.
Floransa için ise tabiki Duomo için biletimi aldım önceden. Giotto'nun çan kulesine merdivenle çıkmak gerçekten zordu. ama eğlenceliydi. İki kişinin aynı anda geçeyeceği kadar dar bir genişlik ve merdiven korkuluğu olmayan bir kuleyi çıkıyorduk.Bazen biz duruyor, yukardan inenleri bekliyorduk. Bazen inenler duruyor biz çıkıyorduk. Ama tüm bu anlar boyunca hiç kimse kimseye öf demedi, kısa giyinen hanımlara kimse kötü gözle bakmadı. Yanımızdan geçerken hep sorry diyerek gülümsediler :)
Floransa için aldığım diğer bilet Pitti Sarayı içindeki Boboli Bahçeleri'neydi. Aslında bu bileti önceden almadık, o sırada oraya eşimi gitmeye ikna edince hemen alıverdik. Boboli bahçelerine giderken Ponte Vechio köprüsünden de geçtik. Sonrasında ise Michelangelo tepesine çıktık. Her yere yürüyerek gidip gezdiğimiz için hem çok daha fazla detay görmüş olduk.Sonrasında telefon uygulamasına göre 5 günde 90 km yürüdüğümüzü gördük.
Çok güzel geçen balayımız sonunda elimizde para bile kalmıştı. uygun bir planlamayla istediğiniz her yere gidebilirsiniz :) Balayımın detaylarını daha sonraki yazılarımda paylaşacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder